Pazartesi, Ocak 22, 2007

Alışveriş


Geçen hafta hastalıkla geçti. Neva çok hastaydı. Önce ateşle başladı herşey. Ardından burun akıntısı ve boğaz ağrısı derken günler çok yorucu geçti. Minik Neva bu arada yemek de yemedi iyice minik oldu! Onun öyle tatsız olması hepimizi çok üzdü. Geceleri uyumadan bekledim, saat başı ateş kontrolü, ısıtılan bezler gögsüne kondu, ballı ıhlamurlar içildi. Bu arada sadece canı '' ballı '' istedi. Demlenmiş ıhlamurun içine bir çay kaşığı bal katarak yaptığımız ballıyı çok sevdi. Başka da bişey yemedi zaten. Çok zayıfladı çok...
Neyse ki haftasonuna doğru durum biraz daha düzeldi. Hatta pazar günü biraz dışarı bile çıktık. Ki her zaman yağmurda, karda dışarı çıkan Neva için sıkıcı günler olmuştu. O da bu durumu alışveriş yaparak atlattı. Gördüğü bebek arabasına yapıştı. Sırtına da legolarını astı:) Bu haliyle onu görünce biraz daha büyümüş derken, daha dün hasta yatağında yatan benim minik bebeğimdi diye düşünüyorum. Hani denir ya anneler için yavruları hiç büyümez diye! Gerçekten de! Tabii bir de anne olunca anlıyor insan annesini daha çok!

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Ekmek kokusu


Bazı kokular vardır insana sebepsiz mutluluk verir, içini huzur kaplar. Bir anda nereden geldiğini anlamak için başınızı çevirir, kokunun geldiği yeri bulmaya çalışırsınız. Yeni çekilmiş kahvenin kokusu için etrafa bakarız, gördüğümüz dükkanın yanına yaklaşır kahve almamak için kendimizi zor tutarız. Taze çimen kokusu için etrafta bahçe arar, yağmur sonrası toprak kokusunu içimize çekeriz. Mis gibi kokan ekmek kokusu için ise etrafta bir fırın arar gözlerimiz. Aklıma hemen taze çay, ekmek ve zeytin üçlüsü gelir.Sabah taze ekmek kokusuyla uyanmak gibisi yoktur. Hele de hava yağmurlu ise. Kızaran ekmekler insanı mutlu etmeye yeter bile.
Bu aralar ekmek yapmak çok hoşuma gidiyor. Bayram sabahı içinde hem '' yogurmadan ekmek '' tarifinden hem de evcini ' nin zeytinli ekmek tarifinden yaptım. Her iki ekmeği de aynı gün yaptığım için pişerken ev, ekmek fırını gibi koktu:) Zeytinli ekmek yapılması kolay, son derece lezzetli ve yumuşak bir ekmek oldu. Gerçi ben piştikten sonra her ikisini de nemli bezle sarıp dinlendirdim. Tariften ne kadar büyüklükte bir ekmek olacağını tahmin edemediğim için de bir borcama yerleştirdim hamuru. O kadar kabardı ki ikiye kesince bile kocaman ekmeklerim oldu. İçerisine konan bal ayrı bir lezzet ve yumuşaklık kattı bana göre. Daha önce bal katarak bir tarif denememiştim. Yaptığım ekmekleri paketlere koyup birer kurdele ile süsledikten sonra bayramın ilk kahvaltısını yapmak için Neva ' nın babaannesine doğru yola çıktık. Ekmekler herkes tarafından çok beğenildi. Yedikçe yanına şu da güzel olur ya da bir daha ki sefere şu da katılabilir diye yorumlar yapıp durduk. Mesela ceviz de güzel olabilir dedik. Ekmekler çok bereketli oldu. Ancak çok lezzetli oldukları için fotograf çekemeden tükendiler. Elimde kalanlarla bir kaç fotograf ancak çekebildim. Haftasonu ya da gelen misafirler için oldukça lezzetli bir tad. Denemeyi fazlasıyla hak ediyor:)
Ekşi maya için:
1 su bardağı sıcak su
2 tatlı kaşığı taze maya ( ben instant kullandım )
1 bardak un
Hamur için
2/3 su bardağı sıcak su
3 yemek kaşığı bal
4 tatlı kaşığı taze maya ( ben instant kullandım )
1/4 su bardağı + 1 tatlı kaşığı sıvı yağ
4 3/4 su bardağı un
1 yemek kaşığı tuz
Hazırlamış olduğumuz ekşi maya
1 3/4 su bardağı çekirdekleri çıkarılmış siyah zeytin
Ekşi maya için: Bir kase içerisine maya ve suyu koyup karıştırdım. Unu da ekleyip iyice karıştırdan sonra üzerini örtüp 30 dakika mayalanması için kaloriferin yanına koydum. Üzerinde minik baloncuklar oluştu.

Hamur için: Geniş bir kabın içine su, bal ve mayayı koyup elimle iyice karıştırdım. Yağ, un, tuz, ekşi mayayı ekleyip iyice yoğurdum. Son olarak zeytinleri ekledim. Onları da iyice karıştırıp yumuşak bir hamur elde edince üzerini örtüp 30 dakika mayalanması için bekledim. Süre sonunda zaten hamur kabarmıştı. Hafifçe yağlanmış bir borcama, mayalanan hamuru tezgah üzerinde birkaç kez daha yoğurduktan sonra yerleştirdim. Üzerini örtüp bir 30 dakika daha beklettim. Üzerinde ki kabuk oluşumu için elimi hafif ıslatıp üzerine sürdüm ve bir bıçakla ortasına bir çizgi attım. Geçen sene fırın projesi çizerken yaptığım araştırmalarda bunun hamur içinde ki karbondioksitin dışarı atılması için yapıldığını ve ekmeğin iyi pişmesini sağlamak için gerekli olduğunu öğrendim. Böylece ekmeğe klasik şekli olan ortasında ki kıtır çizgiyi de vermiş oluyoruz. Fırıncılar bunu son aşama olarak yaparlar ve bıçakla fazla derin olmayan bir çizgi çizerler.
Önceden ısıtılmış fırınımızda yaklaşık 30 dakika kadar pişirdim. Üzeri kızarıp renk değiştirince pişmişti. Öyle çok kabardı ki içinin pişmediği yada hamur kaldığı endişesini yaşasam da soğuduktan sonra nefis lezzetli ekmeğim yenmeye hazırdı. Afiyet olsun:)

Perşembe, Ocak 04, 2007

Zaman geçiyor...


-Neva sen benim neyimsin?
-bali ( balın)
-başka?
-bebeğiii (m)
Neva artık iyice konuşmaya başladı. Hergün yeni bir kelimeyi daha söylemeye çalışıyor.
Çok komik oluyor ama:) Yukarıdaki diyalog günde pekçok kere tekrarlanıyor ve hepsi de kucaklaşma ve öpücüklerle sonlanıyor:)
Yazmadığım günlerde pekçok şey oldu aslında. Ama tembellikten kurtulup bir türlü yazamadım. Buna isteksiz ve keyifsiz ruh halimde eklenince blogu uzun zamandır ihmal ettim. Hergün girip baktım, ben bile sıkıldım şu '' ekmek '' tarifinden:)) Artık herkes denemiştir sanıyorum:)
Neva ' nın saçını bayramdan önce kestik. Uzun zamandır istiyor fakat bir türlü cesaret edemiyordum. Yok biz keselim olmaz kuaföre götürelim derken banyo sonrası taradığım saçları uzun uzun dökülmüşken babaannesine dedim ki '' hadi keselim ''. Bir çırpıda kestik. Kestik dediysem şöyle 2-3 parmak kadar. Yoksa kısacık olmasına kıyamam! Daha cılız olan uçlarını kestik. Şimdi iyice japon çizgiflimlerindeki kızlara benzedi. Saçlar omuz hizasında küt, yandan da tek toka:) Bu arada geç de olsa buradan da bir teşekkür borcumuz var. Geçen hafta İzmir ' den gelen paket içinden Neva ' ya harika tokalar çıktı. Kuzen Özlem, Özge ve teyzeme çok teşekkürler:) Artık renk renk bir sürü tokamız var. Çekmeceyi açıp onları dağıtmak hepimizi çok eğlendiriyor:))
Parça parça olsa da aklıma gelenleri yazıyorum işte. Bu aralar ayakkabılara takmış durmdayız. Eve gelen ya da yeni tanışılan herkese ayak uzatılıyor ve '' dodo '' ve '' maamun'' gösteriliyor. Üzerinde Dora resmi olan bir ayakkabı görmüştük. Neva çok sevdi. Hep söylemeye başladı. Biz de alalım dedik. Neva uyuduğu için denemeden aldık. Uyanınca bizim prensesin ayağına olmadı. Üst kısmı biraz tompişte, bir nevi pohaça ayak:) Geri verdik. Yerine başka bir ayakkabı aldık. Ama Neva ısrarla ona '' dodolu akka'' demeye devam ediyor. Bayram boyunca herkese durmadan gösterdi:)
Diyorum ya her geçen gün büyüyor artık diye. Uzun zamanır görüşmediğim bir arkadaşım geldi.
Kapıyı Neva ' yla açtık. Bizim ki hemen kendini gösterip '' nenne '' dedi. Yani kendini tanıtıyor tanışmak için, çook güldüm çook:)
Artık kendi kendine daha uzun zaman oynuyor. Elinde bir bez ya da yastık olursa kendi kendine oyunlar üretiyor. En son saç baş dağılınca bir yastığa atıyor kendini :)
Bir de artık ille de kendim yiyeceğim diye tutturuyor. Elinde kaşık bu aralar yediği tek şey olan pilavı kaşıklıyor. En son tabağı ters çevirip döktüğünde kalkma vakti gelmiş demek oluyor:)
Yukarıdaki resim ise Neva ' ya '' hadi gözlerini küçült '' dediğimizde yaptığı şey:)
Zaten minik olan gözleri tek çizgi haline geliyor, öndeki minik dişlerini gösteriyor veeee çoook sevimli oluyor:) Yani bize göre tabi...
Yeni yılın 4 günü yaşandı bile. Günleri sayarken bu kadar hızlı geçmesine içerlesem de önemli olan güzel vakit geçirmek. Sevdiklerimizle beraber, mutlu ve huzurlu bir yaşamdan daha önemli ne olabilir ki! Bu yıl en azından hayallerimizden birini gerçekleştirmemiz dileğiyle...