Pazartesi, Şubat 27, 2006

Sudoku


Sudoku kitabını uzun zaman önce aldım. Özellikle son günlerde de adını sıkça duyar oldum. İnsanda tutku derecesinde bağımlılık yaratan bir oyun. Haftasonları gazetelerin eklerinde bulabilirsiniz. Pek çok çeşidi çıkmış. Ama siz yine de basit olandan başlayın. Yaptıkça keyiflenin ,bir sonra ki etaba geçin.
Nedir Sudoku derseniz:
21.yüzyılın zeka küpü olarak anılıyor kendisi. İlk bakışta matematik bulmacası gibi gözükse de aslında tamamen mantık yürütmeye dayalı, matematik bilgisi gerektirmeyen ve zevkle çözülen bir tür bulmaca.
Yapılan araştırmalar Sudokunun Alzheimer gibi beyinle ilgili birçok hastalığın ilerlemesini yavaşlattığı, zekayı geliştiren en etkili çalışmalardan biri olduğunu göstermektedir.
Sudoku ilk defa emekli bir mimar olan Howard Garns tarafından 1979 ' da tasarlanmış. Gans bulmacayı tasarlarken Leonhard Euler 'in Latin Kareleri adlı bulmacasından etkilenmiş. 1979 'da Rakam Yerleştirme adıyla yayınlanmış.
Bulmaca Japonya 'ya ilk defa Nicolist dergisinde tanılmış. Rakamların tek başına olması gerektiği anlamına gelen ilk adı daha sonra ' Sudoku ' ( su:sayı doku:tek ) olarak değiştirilmiş.
Japonya 'da yaygınlaşan Sudoku dünya çapındaki patlamasını 2004 'de İngiltere 'de ilk defa The Times 'da yayınlanmasıyla gerçekleştirir. Derken İngiltere 'den Amerika 'ya sıçrar. Gazetelerin Sudoku çılgınlığı ve hayranlarını ön sayfalara taşımasıyla Sudoku kitapları raflara yerleşmeye başlar.
Ben Asım Şengül ' ün Sudoku kitabını aldım. Üstelik D & R kitap listesinde de Sudoku kitapları hızla yükseliyor.
Aslında en önemlisi de hafızayıı geliştirmesi. Doğrusu artık öyle tembel olduk ki ! Eskiden tüm telefonları ezbere bilirken şimdi tek bir tuşla cep telefonumuz istediğimiz kişiyi arıyor.
Neredeyse kendi numaramızı bilemez olduk. Nasılsa otomatik arıyoruz heryeri. Hesaplarımızı makinayla kolayca hallediyoruz. Sonra da yolda gördüğümüz bir tanıdığımızı, ben bunu nereden tanıyorum deyip hatılayamıyoruz bile.
Tüm bu sebepler ve tembelliğe yeter deyip sizde hiç olmazsa bu haftasonu gazete eklerine bir göz atın. Bulmacalar arasında size göre de bir Sudoku vardır mutlaka ! Biraz zihin egzersizi zamanı :)

Yeni bir hafta


Bu haftasonu Neva ve benim için bol bol gezerek geçti. BaBa_HaKaN ne yazık ki hala teziyle uğraştığı için bizde kızımla beraber cumartesi babanneye , pazar günü de anneanneye giderek tatil günlerimizi geçirdik. Havalar soğuk olduğu için dışarı pek çıkamamıştık. Zaten BaBa_HaKaN ' da çok yoğun olduğu için hep evde vakit geçiriyorduk. Bu sefer yaptığımız ziyaretler biraz daha büyüyen Neva 'yı çok mutlu etti. Her gittiği yerde etrafı uzun uzun inceledi :) Artık kükremesi yavaş yavaş geçen Neva bu seferde aralıksız çığlık atarak bizleri güldürdü. Her gittiği yerde uyku düzenimiz tamanen değişerek hiç uyumadı. Sanki birşeyler kaçırırım diye uyumamak için direndi. Ben de fazla üstelemedim. Nasıl olsa her zaman dışarı çıkmıyoruz.
Cumartesi günü Neva 'nın arkadaşı Elif 'i de ziyeret ettik. Elif 20 aylık. Çok tatlı, yürümeye başlamış. Bizim prenses yerinde oturuyor. Uzağa koyduğumuz şeylere önce şöyle bir uzanıyor, sonra baktı olmadı, kendini arkaya bırakıveriyor. Sanki kumsalda güneşleniyor :) Bir daha da kalkmıyor. Beklemede. Nasıl olsa gelip kaldıracaklar diye :) Galiba biraz tembel olacak :))
Pazar günü üç kuşak biraradaydı. Anneannem, teyzem, annem, Neva, Neva 'nın babaannesi. Çok güzel vakit geçirdik. Doğrusu onların kucağında Neva ^yı görmek insana büyük mutluluk veriyor. Allah hepsine uzun ömürler versin !
Bu işten en karlı Neva çıktı. Akşam artık yorgunluktan baygın şekilde uykuya daldı :)
Böylece şimdiden bir sonraki haftasonu için planlar yapılmaya başlandı. Çoğunlukla evdeki hesap çarşıya uymayarak planlar suya düşse de yinede hayal kurmak, plan yapmak çok güzel !
Yeni bir hafta başladı. Yine çok yoğun olacağım. Ama mutlaka yeni bir-iki şey denemek istiyorum. Kitap, tarif ya da yeni bir film...
Şubat ayınında sonuna geldik. Bahara şurda ne kaldı ki! Zaten artık yağmur sonrası toprak kokusunu bile hisseder olduk. Penceremizin önündeki ağaç düne kadar tepesinde buz sarkıtları taşırken bu sabah tomurcuklanmış bile :)
Yeni umutlar, yeni hayaller, yeni bir hafta...

Perşembe, Şubat 23, 2006

Bizden haberler


Uzun zamandır yazamadım. Geçen haftadan beri Neva 'nın ateşi vardı. Bi türlü geçmedi.
Önce diş çıkacak galiba dedik. Ama yok ! Derken haftasonu ateşi gün içerisinde de devam etti. Pazartesi günü doktora gittik. Kan alındı. Tahliller derken neyseki mikrobik birşey çıkmadı. Eve döndük. Bu arada miniğimin ateşi düşmedi. Bizde başında sabaha kadar kontrol ettik. Sonunda salı günü sabah ateşi düştü. Şimdide daha iyi. Yeniden gülmeye kükremeye başladı, bizimde yüzümüz gülmeye :) Her gün bizde onunla beraber yeni şeyler öğreniyoruz, hergün yeni bir macera. Sonunda atlattık ve tekrar yaşama döndük. İnsanın elinden birşey gelmeden onu öyle görmesi çok zor doğrusu. Neyse, bu bizim ilk hastalık deneyimimiz oldu ve bizi de çok üzdü.
Tabi bu arada blogla da ilgilenmek içimden gelmedi. Daha önceden pekçok konu belirlemiştim. Bunlardan biri de okumaktan çok zevk aldığım bebek ve annelik kitaplarımdı.
İlk kitabı hamileliğim ilk aylarında almış, gece yatmadan önce merakla okumuştum. ''Karnımda biri var '' . Yazarı Demet Stigner.
Bu kitapta hem başından sonuna kadar olabildiğince normal seyreden bir hamileliğin hikayesini hem de pek çok konuyla ilgili faydalı bilgiler, internet site adresleri var. Tabi şu da bir gerçek ki her hamilelik özel bir deneyim ve oldukça zahmetli bir yol. Ama sonuç herşeye değer :) Kitabı çok keyifle okumuş, arada açıp bir sonraki ay neler olmuş diye kıyaslamalar yapmıştım.
Bir diğer kitap Nora Romi Özkılıç 'ın '' Annelik Günlüğü- 9 ay 3 yıl ''. O da hem hamilelik günlüğü hem de oğlunun doğumdan sonra ki üç yılı yazmış.
'' Sinan doğdu ve danışabileceğim , konuşabileceğim kimse yoktu. O yüzden kafamda bir kitap fikri belirdi'' diyor. Kitapta diğer bebek kitaplarında ki gibi sağlık üzerine bilgiler yok. Burada hamileyken , yeni anneyken, tecrübeli bir anne iken neler hissettiklerini görmek, yalnız olmadığınızı hatırlatıyor. Her çocuk farklıdır. Her annede. Ve bunun doğrusu yanlışı yoktur. Herkes kendine göre bir tecrübe ediniyor yaşadıklarından.
'' Annelik halleri '' kitabı ise Nilüfer Kas ' a ait. Nora Romi 'de Nilüfer Kas ' da Hürriyet gazetesi yazarlarından. Hala her cuma ve cumartesi günü yazıları yayımlanıyor.
'' Annelik halleri'' nde yazar annelerin derdinden yine anneler anlar diyerek ortak sorunlar, mutluluklar, heyecanları paylaşmış. Tüm yaşanan endişe ve sıkıntıların yanısıra anneliğn keyfini de tüm içtenliğiyle okuyucuya yansıtmış. Annelik için '' çoğu zaman düşün gerçeğe dönüştüğü milat '' olarak bahsetmiş. Kitapta çok hoş örneklerde var.
'' Mümkün olduğu kadar bebeğinizi güldürün. Mümkün olduğu kadar fazla nesneye dokundurun.Dokunurken isimlerini söyleyin. Bu kadife gibi yumuşak, bu demir gibi sert gibi sözlerle dokunma duyusunu sözlerinizle pekiştirin.''
''İlk günden itibaren dışarı çıkarın.Resim sergilerine götürün, vitrinleri gezdirin ( işte bunu Neva ' yla çok yapıyoruz. Vitrin vitrin dolaşıyoruz :)).
''Annelik ve bebek bakımı- Elizabeth Fenwick '' Gebelikten 3 yaşına kadar anne babanın bilmesi gereken herşey var kitapta.
Gerçi annelerimiz biz kitaplamı çocuk büyüttük dese de , şimdilerde hem tüm anne babalar daha bilinçli , hemde yaşadıklarınızın başkaları tarafından da yaşandığını bilmek insanı biraz olsun rahatlatıyor.

No t: Bugün 23 şubat ! Yani Neva 'm şu hayatta 10. ayını tamamladı. Gülen yüzün hiç solmasın meleğim :)

Salı, Şubat 14, 2006

14 Şubat Sevgililer Günü

Bir Sevgililer Günü Yazısı;
Sevgi,
Sevgili…
Sevgilim…
Eşim…
YEŞİM…

Bugün;
Bugün tüm dünya için özel bir gün; “Sevgililer Günü”
Aslında “Özel günler” bizim hep hayatımızda…
Nişanımız… ; 5 Nisan,

Evliliğimiz… ; 12 Eylül,
Kızımız NEVA’nın doğumu ; 23 Nisan,

Ve birlikte paylaşarak geçen sayısız; özel ve güzel günler,
Ve bizim sevgimiz,
Daha çok artarak ve çoğalarak büyüsün,

“Neva” dolu günlerde…
Sağlık,
Saygı,
veee Sevgiyle.

HuSBaND_HaKaN

Cuma, Şubat 10, 2006

Haftasonu geldi !


Sonunda haftasonu geldi. Bu hafta ofiste işlerim çok yoğundu. Yetiştirmem gereken projeler vardı. Ama nihayet haftasonuna ulaştık. Her hafta olduğu gibi yine bir sürü plan yapıyorum. Bu aralar ( aslında uzun zamandır ) BaBa_HaKaN 'ın yoğun tez çalışmasından dolayı pek birşey yapamadık. Havalar soğuktu. Kar, kış derken uzun zamandır bir monotonluk içindeyiz.
Bu hafta 14 Şubat etkinliği için bir kaç tarif denemek istiyorum. Sabah kahvaltısı için tahıllı ekmek yapmayı düşünüyorum. Şöyle uzun uzun, keyfini çıkarak kahvaltı etmeyeli çok oldu. DaYı_YüCeL geldiğinde toplanmıştık en son. En sevdiğim şeydir tüm aile toplanıp kahvaltı etmek, dahası bir pazar gününü geçirmek.
''Babam ve Oğlum '' filmini izlemeyen son iki kişi olarak bu haftasonu şeytanın bacağını kırıp sinemaya gitmeyi düşünüyoruz. Bakalım zaten düşünüyoruz dedim. Genelde heveslenip son dakika çıkan bir sebep yüzünden gidemiyoruz da sinemaya...
Bu akşam yemeğin yanına şöyle haftasonunu karşılamaya yakışır, bol renkli, sofraya neşe katacak bir salata yapmayı düşünüyorum. Geçen hafta yaptım. Abartıp üst üste birkaç kez yedik :) Karnıbahar salatası:)) Bu kadar methettiğim aslında çoğu kişinin adını duyunca burun kıvırdığı karnıbahar. Özellikle erkekler pek sevmez. Ama bir kişi var ki adını anmadan geçemem. AmCa_SeRkAn bayılır :)Hele de fırında beşemal sos ile hazırlanmışsa:) '' Süpersiniz, harika olmuş der. ''. O yüzden de bu salata, evdekilere yedirmek için yeni ve güzel bir seçenek. Ne koku var, ne de sadece karnıbahar tadı..
Gelelim yapılışına :
Orta boy haşlanmış karnıbahar
Bol dereotu
Bol yeşil soğan
Maydonoz
Kırmızı biber
mısır
Salatalık
limon
Zeytinyağı
Kısaca evdeki tüm malzemeleri karıştırıp bir renk şöleni yapıyoruz. Haşlanmış karnıbaharı küçük küçük doğrayıp tüm doğradığımız yeşillikle karıştırıyoruz. Üzerine süslemek için mısır ve salatalık katıyoruz. Afiyet olsun !

Perşembe, Şubat 09, 2006

Bir kitap ve yine kurabiye :)


Bu aralar havalardan sanırım pek keyfim yok. Grip olmuşum. Her tarafım ağrıyor. Yataktan kalkmak, sabahları uyanmak çok zor oluyor. Bu durum benden Neva 'ya da geçti. Onun da burnu akıyor. Canım benim, burnunu çekemediği için bir süre sonra sıvı akıp dudaklarına kadar geliyor:)
Haftasonları, genelde benim yeni bir yemek çeşidi denediğim günler olur. Cuma gününden başlarım. Aklımda olan ' yapılacaklar listesi ' ne eklediklerimden başlarım. Bazen de yeni öğrendiğim bir tarife öncelik veririm. Yukarıda ki ' Lorlu kurabiye' ler çook uzun zamandır yapılmayı bekliyordu. Birkaç tarif almıştım. En önemlisi de tatlı loru almaktı. Derken hiç beklemediğim bir anda kolayca markette ki peynir reyonunda buldum :) Sonuç süper ! Ağızda dağılan, yumuşacık, hoş kokulu kurabiyeler oldu. Pazar günü yapıldı, tüm hafta ofiste sabahları bir fincan çayıma eşlik etti.
Gelelim yapılışına. Aslında bunu yapmaya geç kalmış olsamda beni harekete geçiren Tijen İnaltong 'un yeni çıkan '' Her Güne Bir Yemek '' kitabında ki tarifi görünce ilk iş gidip loru almak oldu :)

Aslında kitabı yılbaşından önce, ilk çıktığında almıştım. Tam bir başucu kitabı ! İçinde ki fotograflardan, tariflere kadar herşey çok özenli. Üstelik pek çoğu geleneksel lezzetlerimiz. Her sayfada bir gün, yanında o güne ait özel bir açıklama. Kitaplardan alıntılar, şiirler, geleneksel bilgiler... Aldığımdan beri sayfalarını zevkle çeviriyorum. Bu tarif çok önceden Sevgili Sibel 'intarifi. Onun ve benim de üye olduğum Mutfaktazen grubunda da bahsi geçmişti. Zaten Tijen 'de Sibel 'in tarif ettiği şekliyle kaleme almış. Uzun lafı kısası kitap şahane, tarif çok güzel. Siz de durmayın bu haftasonu çayın yanına bu kurabiyelerden yapın, yerken de bizi anın :)

Malzemeler:
1/4 subardağı zeytinyağı
250 gr lor peyniri ( tatlı lor olacak )
1 subardağı şeker ( ben yarısına pudra şekeri koydum,biraz tatlı geldi bana)
2 yumurta ( 1 'inin beyazı ayrılacak )
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
2 subardağı un ( siz yine de yoğururken kıvamını kendiniz ayarlayın. Yumuşak bir hamur oluyor )
Susam
Yapılışı:
Tüm malzemeyi karıştırıp yumuşak bir hamur yapalım. Sonra parçalar koparıp yuvarlaklar yapalım. Ben büyük kurabiye sevdiğim içim biraz büyük parçalar kopardım. Önce yumurta akına sonra da susama batırıp 180 derecede yaklaşık 30-35 dakika pişirelim. Sıcak sıcak bile olsa ,hemen tadına bakıp afiyetle yiyelim.
NOT: '' Her güne bir yemek '' kitabını www.dharma.com.tr adresinden indirimli alabilirsiniz.

Pazartesi, Şubat 06, 2006

Şu yemek meselesi !


Cuma günü Neva 'nın 9.ay kontrolü vardı. Bir de aşı olduk. Kızımız büyümüş :) Güzel kilo almış, boyu uzamış. Doktorumuz 1 yaşına kadar kontrole gerek olmadığını söyledi. Sonra diyetisyenimizle görüştük. Yeni menüler aldık :) Artık bazı yasaklı şeyler dışında herşeyi verebilirsiniz dedi. Tuz, yumurta beyazı, bal yasak. Artık ufak ufak yemeklerine salça da koymaya başladık. Bebek deyip geçmemek lazım. Onların da damak tadı var. Ben zaten kendi yiyemediğim hiç bir şeyi vermedim Neva 'ya. Hele herşeyi karıştırp yapılan bulamaçlardan hiç! Böylece kızım hem herşeyin tadını alabilecek, kendine göre sevdiği ve sevmedikleri olabilecek. Sabahları bazen onu şaşırtmak adına kahvaltı yerine tarhana çorbası veriyorum. Çok seviyor :) Bazen de minik omletler yapıyorum. İçine maydonoz ve tuzsuz peynir katıp yaptığım omletleri çok severek yiyiyor. Alternatif üretmek çok tabiki. Aslında bazen bizim de canımız hiçbirşey yemek istemez. Onun da bazen öyle oluyor. Hep aynı şeylerden sıkılıyor. İşte böyle zamanlarda küçük süprizlerle herzaman yediği şeyleri faklı şekillerde pişirerek hazırlıyorum. Mesela elmanın üzerine az su, tarçın katıp pişiriyorum. Değişiklik oluyor :)
Kızım herzaman için ben mutfakta çalışırken hep yanımda oldu. Pişen yemek kokularının arasında , hem koku duygusu daha fazla gelişecek hem de lezzetleri ayırt edebilecek diye düşünüyorum. Mama sandalyesine yerleşir, ben de anlatırım. '' Bak kızım domates. Önce yıkayalım. Şimdi de doğrayalım. '' Zaten bizim ki, sürekli onunla konuşmamıza alıştığı için de devamlı ona laf yetiştirmeye çalışıyoruz :)
Bebekler ve çocuklar için hazırlanmış çok güzel menüleri içeren, vitaminleri tanıtan kitaplar var. Ben Sahrap Soysal 'ın '' Anne ben acıktım '' kitabını almıştım. İçinde, aslında bizim de yiyebileceğimiz çok pratik tarifler var. '' Miniklerin yemek keyfi '' kitabını da Nathalie Tunçer ve Dr.Ozan Tunçer yazmış. Üstelik resimleri de çok hoş. İçinde hem beslenme ile ilgili bilgiler hem de çok değişik tarifler var . Aslında kitaplar bir yere kadar yardımcı oluyor. Yine herkes, kendi çocuğuna özel bir beslenme ve yemek düzeni oluşturuyor.
Yemek her dönem ,çocuk için bir problem. Hele de bu uğraşlarınızın karşılığını aldığı kilolarla size veriyorsa çok mutlu oluyorsunuz. Amaç kilo değil tabiki, ancak sağlıklı beslenmek, damak tadının faklılığına varmak... Benim kızım da bir boğa burcu olarak tüm bunlarında hakkını verecek diye düşünüyorum :))

Çarşamba, Şubat 01, 2006

Bol güneşli günlere !


Bugün 1 Şubat !! Yavaş yavaş kış günlerini geride bırakıp baharın güneşli günlerine doğru yaklaşıyoruz :) Şimdilerde karın yağışı durdu. Fakat hava öyle soğuk ki !! Ben şimdiye kadar böyle bir soğuk hatırlamıyorum. Gece ısı -20 ' lere kadar düşebiliyor. İnsan, doğrusu dışarı bile çıkmak istemiyor. Çıktığında da en kısa mesafeye zor ulaşabiliyor. Soğuk etkisiyle sabahları her yer buz oluyor. Düşe kalka zor yürüyoruz işte..
Ana caddeler açık olsa da ara sokaklar da küçük kar tepecikleri oluşmuş durumda. Kimse temizlemiyor. Yığıldıkça yığılıyor bu tepeler !
Böyle soğuk kış günlerin de insan evde olunca çayın yanına atıştırmalık bir şeyler istiyor canı. Ben de geçen hafta bu tuzlu kurabiyeleri yaptım. Ağız da dağılan, yapımı kolay kurabiyelerim oldu. Pastane yapımı tuzlu kurabiyeleri de aratmadı doğrusu. Tarifi Lezzet dergisinin kasım sayında Hatice 'nin tarifi olarak almıştım.

Malzemeler:
2 yumurta
1 çay bardağı rendelenmiş beyaz peynir
1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
100 gr tereyağ
1 çorba kaşığı yoğurt
1,5 çay kaşığı tuz
2,5 su bardağı un
Yarım paket kabartma tozu
4 çorba kaşığı susam
Yapılışı:
Yumurtanın sarıları, tereyağ, yoğurt ve peynirleri önce karıştırdım. Unu eleyerek tuz ve kabartma tozunu da ekleyip karışıma ilave ettim. Daha sonra merdane ile çok ince olmayacak şekilde açıp kalıplarla şekil verdim.Önce yumurta akına sonra da susamlara batırıp 175 derecede üzeri kızarana kadar pişirdim.Afiyet olsun !
Şimdi soğuklardan şikayetçiyiz. Yazın sıcaklardan. Doğrusu insanoğlu bitürlü memnun olmuyor. Ama şöyle güzel, güneşli bir güne uyanmaya kimsenin itirazı olmaz galiba :) Yakında o günler de gelecek!