Çarşamba, Eylül 02, 2009

Yeni bir dönem



Eylül ayı demek yeni bir mevsim demek,
havaların serinlediği,
yaprakların sarardığı,
sabahları ince bir hırkanın üste giyildiği,
pikelerin yerini yorganlara bıraktığı,
en önemlisi de okulların açıldığı bir ay olmuştur benim için.
Neredeyse yeni bir yıla başlamanın heyecanı sarar beni.
Hep güzel başlangıçlar olur.
Güneş henüz bizi terk etmemiştir.
Ama kavurucu sıcaklar gitmiştir artık.
Bizim hayatımızda da yepyeni bir dönemin başlangıcı oldu bu eylül.
Neva artık kreşe başladı !
Çok heveslendi.
Haftasonundan tüm alınması gerekenler alındı, çanta hazırlandı.
Sabah çok heyecanla kalktık.
Sanki biraz daha büyümüş bir edayla bana laf yetiştirdi.
Aslında ben ondan daha heyecanlıydım.
Ayrılık vakti gelipte benim elimi bırakıp öğretmenin elini tutunca,
işte dedim kızım artık büyüyor.
Biraz daha kalsam hemen yaşlar dökülecekti benden.
Baktım o da biraz şaşkın, biraz heyecanlı.
Tüm gün akşam olmasını bekledim.
Aksi gibi işlerimde bir yoğundu ki!
Akşam olupta kavuşunca sıkı sıkı sarıldık.
Yok ağlamadım :)
Bugün 3. günümüz.
Ve işte ilk iki gün gayet rahat geçerken bugün ağladı gitmek istemedi.
Yanına Pigi ayısını da alabileceğini söyledik.
Çantasına koydu.
Bizim için öyle farklı ve özel bir dönem ki!
Akşam eve beraber gidiyoruz.
Tüm gün yaptıklarını anlatıyor.
Bu bizim için 3' ün 2' si demek.
Sırada şu 3 ' ü tamamlamak var.
O da olacak biliyorum...

Pazartesi, Nisan 06, 2009

Uykudan önce


Her gece yatmadan önce illa ki yaptığımız şeyler var.
Pijamalarımızı giymek, çoraplarımızı top yapmak,
su ve süt hazırlamak, okunacak kitapları belirlemek.
Bu sıra genelde böyle oluyor.
Her gece bir de mutlaka '' zürafa zozik '' okuyoruz.
Anaokulu dergisi aldığımız günden beri
elimizden düşürmediğimiz dergimiz.
İçinde çok güzel aktiviteler var.
Yatakta uzanıp içindeki hikayeyi okuyoruz, sorulan sorulara cevap verip,
doğru cevapları çıkartmalar arasından bulup yapıştırıyoruz.
En sevdiğimiz kısım işte bu çıkartma faslı.
Dergide çok güzel çizimler var.



İki resim arasında ki farkları Neva çoğu zaman beni şaşırtarak hemen buluyor.
Karakterler de çok sevimli.
En sevdiğimiz '' zürafa zozik ''.
Söyleyip söyleyip kikirdiyor Neva.
Sonra Kaplan Tüylü, Fil Puf, Yılan Tıs, Kirpi Diken, Panda Tonton var.


Hersayıda bir hikaye, bir sayı ve çizim etkinliği var.
Önce dergiyi bitiriyoruz.
Sonra Neva bununla yetinmeyip bir masal ya da başka bir kitap daha istiyor.
Zor ikna ediyorum.
Sonra yatakta havaya elle bana bir çizim yapıyor.
Hadi bil bakalım.
Onu da biliyorum.
Günün 3 mutlu 3 mutsuz olayının değerlendirmesinden sonra birbirimize sarılıyoruz.
Ben ona bebekliğinden beri söylediğim kendi uydurduğum ninniyi söylüyorum.
İtiraf etmem gerekirse çoğu zaman yanında uyuyakalıyorum.
Sonra uyanıp sessizce çıkıyorum odadan.
Bazen de beni hiç uğraştırmadan hemen uyuyor.
Her seferinde de sabah gördüğümüz rüyaları anlatmak üzere sözleşiyoruz.
Tatlı rüyalar bitanem!

Cumartesi, Nisan 04, 2009

Bahar


Bahar tüm güzelliğiyle birden bire geldi.
Havalar öyle ısındı ki, güneş bir yandan ısıtırken
bir yandan da yeni umutlarla dolduruyor içimizi.
Nisan en sevdiğim aylardan, bahar en sevdiğim mevsimlerden.
Nisan demek biz de doğumgünü ayı demek.
BaBa_HaKaN ' ın , Neva ' nın , kardeşimin,
arkadaşlarımın doğumgünü bu ay.
Bu ay hep heyecanla geçer bizim evde.
Neva' yla evde beraber olduğumuz şu günler herşeyi
birlikte yaparak geçiyor.
Beraber markete alışverişe gidiyoruz, biraz park keyfi,
evde çamaşır asma, kitap okuma, puzzle keyfi, yemek saatleri.
Herşey iyi güzel hoş ama şu yemek meselesi benim iyice canımı sıkmaya başladı.
Zaten çok fazla yemeyen Neva artık döktüğüm onca dile rağmen zorla yemek yiyor.
Bin numara yapıyorum, daha sonra tekrar deniyorum yok olmuyor.
Beraber yaparken iyi, gelen kokulara bayılıyor ama hepsi bu.
Ne yapmalı nasıl çıkmalı şu işin içinden acaba?

Salı, Mart 31, 2009

Park


Bugün hava harikaydı.
Baharın kendini göstermeye başladığı,
güneşin içimizi ısıttığı bir gündü.
Güzel hava demek park demek evde olunca.
Hemen hazırlandık, eskiden gittiğimiz, bize artık biraz uzak olan
Neva ' nın ''eski park'' ına gittik birlikte.
Yol boyu etrafı inceledik.
El ele yürüdük.
Neva '' anne seninle böyle dolaşırken sohbet etmek çok eğlenceli '' dedi.
Zaten son günlerde beni şaşkına çeviren laflar ediyor.
Ağaçları inceledik.
Yola çöp atanlara söylendik.
Parka haftaiçi gelince fazla kalabalık değildi.
Birkaç bebek güneşlenmek için gelmişlerdi anneleriyle.
Neva herzaman ki favori kaydırağı olan kapalı kaydıraktan kaydı.
Sonra da tutturdu '' hani şu kıvrılan kaydırak '' diye.
Daha önce hiç kaymadığı ve yüksek olduğu için ben biraz
mırın kırın ettim.
Ama Neva' nın ısrarlarına dayanamayıp tamam dedim.
Aman da aman zaten o büyümüşte benim haberim yokmuş.



Tüm akrobasi hareketlerini yaparak kaydı.
Yanımdan geçerken de bana göz kırpıyordu.
'' küçük olamam büyümek istiyorum '' diye reklam şarkısını da bir tutturdu ki
inanamadım.


Merdivenleri hızlı hızlı çıktı, yorulmak nedir bilmedi.
Ben de bir güzel güneşlendim.
Hava nefisti çünkü.
Agaçlar tomurcuklanmaya başlamış bile.

Hava da bahar kokusu, çimenler arasında açan minik mavi çiçekler.
İçimi kıpır kıpır etmeye yettiler bugün.

Cuma, Mart 27, 2009

Evde


Bir süredir evdeyim.
Geçen haftadan beri yani.
Kafam uzun süredir karışık ve iş ile ilgili sorunlarla doluydu.
Öyle kısa süreli değil hem de, aylardır durumun düzelmesi için bekliyordum.
Karar vermek çok zor oldu benim için.
Düşünmek,düşünmek derken bir baktım benimle beraber çevremdeki herkes,
özellikle de Neva bu durumdan çok etkileniyor.
Son günlerde işe her gidişimde bir dolu gözyaşı döküyordu,
ağlama krizi arasında zorla işe gitmeye çalışıyordum.
Çocuklar herşeyi çok kolay hissediyorlar ve tepkilerini de direkt ortaya koyuyorlar.
Sonuçta evdeyim.
Hep istediğim, ah evde bir vaktim olsa da yapsam dediğim uzun bir listem vardı hep.
Hani evde olunca blogla daha çok ilgilenecek,
keçeler kumaşlar arasında günümü gün edecektim.
Gelsin pastalar, gitsin kurabiyeler.
Elimden kitap düşmeyecek, bir yandan da işaretler koyduğum,
okuyup bir kenarda beni not alınmak için bekleyen kitaplarımdan
altı çizilecek cümleleri defterime yazacaktım.
Cıkk hiç öyle olmadı.
Yani henüz olmadı.
Evde olmaya, yeni düzenimi kurmaya tam alışamadım.
Neva ile yapışık durumdayız zaten.
Tüm kaprisleri benim için.
Yemek yesin diye peşinde dört dönüyorum.
En güzeli sabah telaşsız uyanmak ve iş yerinin yarattığı iç sıkıntısının olmaması.
Hiç acalem yok artık.
Sadece ne yemek yapsam diye düşünüyorum.
Yani şimdilik!

 
Posted by Picasa

Pazartesi, Mart 09, 2009

Bir imza günü : Buket Uzuner



Haftasonu çok sevdiğim bir yazar olan '' Buket Uzuner '' in imza günü vardı.
Cumartesi günü hazırlandık, kitaplarımızı yanımıza aldık yola çıktık.
Neva çantasına iki miniş ve pembe fotograf makinasını da ekledi.
Kitapçıya gittiğimizde henüz kimse yoktu.
Zaten erken gelmiştik.
Biraz dolaştık, sonra sırada yerimizi aldık.
Buket Uzuner'in kitapları sıralanmıştı boy boy ve renk renk.
Hepsi de yeni baskı ve yeni kapak tasarımlarıyla.
Ben de ise neredeyse ilk çıkan baskıları ve farklı kapakları var kitapların.
Buket Uzuner' i çok severim.
Kendisiyle tanışmam '' Bir şehir romantiğinin günlüğü '' adlı gezi kitabı ile olmuştu. Konur sokakta ki Dost Kitabevinde dolaşırken ki Ankara' lı olanlar bilir bizim öğrencilik dönemimizde oranın ne denli önemli olduğunu,
orada yine dolaşırken kitabı görmüş biraz da mimarlık öğrencisi olmanın verdiği heyecanla içinde '' şehir '' le ilgili konular bulacağımı düşünmüştüm.
Benim ilk gezi kitabımdır.
Gezi kitaplarına, yazılarına, dergilerine olan düşkünlüğüm Buket Uzuner ' in işte o kitabıyla başlamıştır ve o gün bugündür de devam eder.
Ardından yine 2000 yılında yazdığı ''New York Seyir Defteri '' ise benim için ayrıca özeldir.
BaBa_HaKaN' la yine bir imza günü için buluşmuş beraber sıraya girmiştik.
Bugün ise üç kişilik bir aile olarak, Neva ile birlikte sıraya girdik kitap imzalatmak için.
''New York Seyir'' defteri ise en güzel kitap tasarımıdır benim için.
Tıpkı bir ajanda gibi spiral ciltli ve harika bir kitaptır.
İlk çıktığı gün kitapçıları dolaşmış bulduğumda da inanılmaz sevinmiş, sanki bir
arkadaşımla buluşmuş kadar mutlu olmuştum.
Daha sonra ki baskılarında ise normal kitap basımı olarak çıkmıştır bu kitap.
Bir daha da öyle güzel, içeriğine uygun bir kitap tasarımı görmedim.
Diğer kitapları da harikadır zaten.
'' Kumral Ada Mavi Tuna '' ise kim okusa etkisinde kalacağı bir kitaptır.
Hatta kitabı okuduktan sonra çocuklarına bu isimleri koyan çevremde bile tanıdıklarım var
.


Buket Uzuner benim için çok özeldir.
Tekrar bir imza gününde, 9 yılın ardından onu görmek beni çok heyecanlandırdı.
Neva önce sıraya girdi.
Elinde ki kitabı hemen götürüp önce bir bıraktı.
Şaşırdı, ne yapacağını bilemedi,
bizden önceki kişi imza alınca sıra bize geldi.
Buket Uzuner hemen Neva ' ya adını sordu.
O da önce bir utandı, kitabı önüne attı gitti,
tekrar geldi:)



Neva' nın adının anlamını sordu bize.
Sonra ona özel kitabı imzaladı.
'' Büyüyünce okusun diye ...''
Okuyucularıyla sohbet etmek isteyen güler yüzlü bir kişi.


Biz heyecanla çıktık.
Neva tüm gün ve ertesi günü, hatta gece yatarken kitabı elinden bırakmadı.
O benim kitabım diye.
İçinde ki yazılara bakıp kendi kendine okumalar yapıyor.
Gece kitap elimde, biraz kitaptan biraz uydurduğum hikayeleri okudum.
Durup durup aklına geliyor, kitabım nerede diye.
Ne yapayım sakladım !
Hani büyüyünce okuyacak ya, aman yırtılmasın çok değerli bizim için.
Şimdi benim başucumda.

Salı, Şubat 24, 2009

Dinazor

 
Posted by Picasa

Geçen hafta yakınımızdaki alışveriş merkezinde sergilenen dinazorları görmeye gittik.
Neva çok istiyordu.
Heyecanla hazırlandı, fotograf makinasını hazırladı.
Aslında çok çekinir, korkar böyle büyük şeylerden hele de dinazorlardan :)
Ama o gün etrafta çok çocuk olmasının da etkisiyle bol bol fotograf çekti.
Baktım aynen beni taklit ediyor:)
Yok olmadı, bir daha çekeyim, anne dur bakayım nasıl çıkmış diyerek koşturdu durdu.

Daha önce de zaten fotograf merakından bahsetmiştim. Nezaman benim elimde makinayı görse hemen ister.
Çok da güzel fotograf çeker.
Tabii boyunun ufaklığı ve çektiği açılara göre oldukça ilginç fotograflar ortaya çıkar.








Fotograf çekeceğim zaman kendine göre poz veriyor.
Genelde nedense boyun hep sağ tarafa doğru hafif eğilmiş oluyor:)
Bazen de '' anne gamzem çıksın mı'' diyerek gülümser:)
Biz fotograf çekmeyi çok seviyoruz yani.
Şimdi ben senin her anını kaydetmeye çalışıyorum, habire fotograf çekiyorum ya!
Eminim ilerde de sen bizim fotograflarımızı çekeceksin hem de çok daha güzellerini.
Fotograf çekmeyi benim gibi çok seveceğini düşünüyorum.
Dinazorlar ise ayrı konu.
Hem merak ediyor hem seviyorsun.
Sabahları beni koccaaaman bir dinazor öpücüğüyle işe yolluyorsun.
Yorulmuşsam ya da keyifsizsem hemen '' anne sana enerji vereyim '' diyerek
dinazor öpücüğünü kondurursun yanağıma.
Yemek yiyince gözlerin '' dinazor gözü '' gibi açılır.
Bazen de sımsıkı '' dinazor '' gibi sarılırız biz.
Kısaca dinazor bizim her anımızda.
Dinazor demek büyük demek aslında,
Bir de ağzını kocaman açmasa!