Pazartesi, Mayıs 28, 2007

Haftasonu gezisi


Haftasonu Eskişehir ' deydik. BaBa_HaKaN' ın okulunun pilav günü vardı.
Biz de bunu bahane edip yola çıktık. Yemyeşil tarlalardan geçtik. Otlayan kuzular gördük.
Neva ' ya da anlatıyorum habire '' bak kuzular'', '' bak çimenler '' diye. O ise yanından hızla geçtiğimiz kuzular için '' anne bi daha '' diyor. Çalan şarkılara eşlik ediyoruz. Yol kısa sürede bitti. Güle oynaya vardık Eskişehir ' e.
Daha önce de gitmiş ve çok beğenmiştim. Şehrin ortasından geçen Porsuk çayı ayrı bir hava katıyor şehre. Üstelik yolda yürürken birden yanınızdan bir tramvay geçiyor. Çok modern ve çok güzeldi herşey. Şehir bir önceki gitmemize göre bayağı gelişmiş. Yapılaşma hızla artmış.
Benim dikkatimi çeken daha çok eski yapıların restore edilerek yeni işlevlerle yeniden kullanılmaya başlanması oldu. Eskiden hal olarak kullanılan yer bugün içinde şık kafelerin olduğu bir yere dönüşmüş mesela. Etrafta yeni yapılan, işlevleri yenilenen pekçok yapı vardı.
Anadolu Üniversitesi ise çok güzeldi. Önümüzdeki yıl 50. yılını kutlayacakmış.
Çekimlerin de yapıldığı Açıköğretim Fakültesinin önünden geçerken aklıma hani televizyonda siyah küt saçları, yuvarlak yüzü ve kravat yaka gömleğiyle ingilizce anlatan kadın geldi :) Uzun zaman özellikle de haftasonları erken kalkınca televizyonda hep karşımızda bulurdum onu:)
En güzeli ise oradaki arkadaşlarımızla buluşmamız oldu. Çocuklar büyümüş, en küçüğü ise Neva. Özellikle de ikizler Damla ve Çağla Neva ' ya çok güzel ablalık yaptılar. Pazar günü Barış' ta katıldı aralarına. Onların beraber oynamasını bizde keyifle izledik.
Bizim için dolu dolu ve çok keyifli bir haftasonu oldu. Üstelikte Ankara ' ya da çok yakın.
Tam bir üniversite şehri olan Eskişehir ' de herşey çok modern, öğrencilerle dolu dolu. Havanın da güzel olmasıyla herkes dışarıda, rengarenk, cıvıl cıvıldı.
Tadı damağımızda kaldı:)

Perşembe, Mayıs 24, 2007

Oyun


Sevgili Zeynep beni sobelemiş. Yeni oyuna beni de davet etmiş. İşte cevaplarım:

1- Daha önce yaşadığım 3 şehir?
Sadece ve sadece Ankara:) Burayı çok seviyorum.

2- Tatil için görüp önermek istediğim 3 yer?
Ben yıllardır Ayvalık, Akçay taraflarına giderim. Her yıl tatil için gitsem de benim için en unutulmaz olan Kaz Dağları ' na çıktığım günlerdi. Denizden daha çok yüksekler, yeşillikler ve temiz hava beni büyülemişti. Zeytin ağaçlarının gölgesinde oturmak çok güzeldi. O yüzden de ille de Kaz Dağları diyorum. Son yıllarda pek çok butik otel açıldı, hepsi de birbirinden güzel.
Sonra Doğu Kardeniz. O kadar sevmiştim ki oraları, insanını, yeşil rengini, yemeklerini. Hele de Ayder yaylasına çıkışımızı, her yerden akan şelaleleri, sisli havayı hiç unutamam. İnsan 1 ay kalsa yaylalarda kesin ömrü uzar diye düşünüyorum.

3- Görmek istediğim 3 yer?
Aslında biz BaBa_HaKaN' la beraber nereye gitsek mutlaka tadını çıkarır eğleniriz. O yüzden de yerin pek önemi yok benim için. Ama ille de İtalya ' yı görmeyi çok isterim. Hem mimarisi hem de yemekleri için:) Neva biraz büyüsün gezilerimiz başlayacak:)

4- Mesleğim?
Mimarım.

5-Dünyaya yeniden gelsem hangi mesleği yapmak isterdim?
Ben tasarım yapmak gereken her alanı çok seviyorum. Bu kumaş deseninden, el işlerine, yemek yapmaya kadar kapsar benim için. O yüzden de şimdi ki hayalim bir atölyemin olması ve orada kendime ait küçük şeyler tasarlamak, dikmek, çizimini yapmak, örgü örmek.. istiyorum.

6- Asla yapmazdım dediğim meslek?
İş başa düşünce mutlaka her mesleğin, işin üstesinden gelirim. Tabii mecbur kalmak istemem:)

7- Yaşam felsefemi oluşturan sözlerden biri?
Her işte bir hayır vardır ve iyi düşünelim ki iyi olsun:)

8- Bir kitaptan alıntı, sevdiğim söz:
'' Sonsuza dek yaşayacağımızı sanırız diyor yaşlı adam... Oysa dolunayı kaç kere daha göreceğimizi bilmiyoruz. Yirmi kez? Yirmibir kez ? Belki de daha az... Ama bizler bunu bilmez gibi davranırız. Sanki zamanımız ve yaşantımız sınırsızdır '' Buket Uzuner- Şehir Romantiğinin Günlüğü

9- Çok sevdiğim şiirden bir parça:
Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru

Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar

Beni senin gibi
bir de annem terketmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur / Sunay AKIN

Oyuna beni de dahil ettiği için Zeynep ' e teşekkürler:) Ben de oyuna katılmak isteyen herkesi ebeliyorum:)

Pazartesi, Mayıs 21, 2007

En iyi ilaç: Zaman


Zaman gerçekten de en iyi ilaç oldu bizim için. Meme bırakma konusunda 1 hafta çok zorlandık. Ama Neva umduğumdan daha kolay alıştı bu yeni duruma. Sadece akşam yatarken kitap okuma saatlerimiz uzadı. İlk günler gece sık sık kalkarken artık onu da hallettik. Böylece ben de neredeyse 2 yıldan sonra ilk kez kesintisiz 4-5 saat uyuyabildim. Sabahları erken kalkıyoruz. Akşam yatarken beraber yatakta keyif yapıyoruz. Bu bazen bir dergiye bakmak bazen bir kitap okuma şeklinde oluyor. Neyse ki korktuğum gibi olmadı, daha kolay atlattık.
Sanki kutladığımız 2.doğumgününden sonra Neva daha hızlı büyümeye başladı. Neredeyse hepimizle farklı şeyler paylaşan küçük bir arkadaş olup çıktı. Havalarında güzel olmasıyla parka daha sık gitmeye başladığından beri, artık kendi kendine merdivenlerden çıkıp kaydıraktan kayıyor, salıncakta sallanırken şarkılar söylüyor.
Artık elimden tutup yürüyor heryere. Kolay kolay da yorulmuyor hani. Haftasonu çok sevdiğim Tunalı ' da Neva ' yla el ele dolaşmak öyle keyifliydi ki. Yemek için oturduğumuz yerde de uslu uslu oturdu. Köfte yedi ayran içti. Arada BaBa_HaKaN ' la bakışıp '' bu ne zaman büyüdü '' böyle deyip durduk:)
Büyüdükçe paylaştıklarımız artıkça herşey daha keyifli olmaya başladı. Çekirdek aile olarak, kendi kendimize çok güzel eğleniyoruz.
Zaman geçiyor.
Kızımız büyüyor.
Ne güzel ki paylaştıklarımız daha da artacak.
Yapmak istediklerimizi düşündükçe öyle heyecanlanıyorum ki:)

Çarşamba, Mayıs 16, 2007

İTİBAR ve KARAKTER / BaBa_HaKaN

İtibarı, içinde yasadığın ortam belirler
Karakteri, inandığın doğrular...

İtibar; sandığın şeydir;
Karakter; olduğun şey...

İtibar; fotoğraftır;
Karakter; ise yüz..

İtibar; dışardan gelir;
Karakter; içerden..

İtibar; yeni bir topluluğa girdiğinde sahip olduğundur;
Karakter ; giderken elinde olan..

İtibarın bir anda olur;
Karakterin ömür boyunca..

İtibarın bir saatte öğrenilir;
Karakterin bir yılda açığa çıkmaz..

İtibar; mantar gibi büyür;
Karakter; sonsuza kadar sürer

İtibar; zengin veya fakir yapar;
Karakterse; mutlu ya da mutsuz..

İtibar; insanların mezar tasına kazıdıklarıdır;
Karakter; meleklerin Allah huzurunda senin için söyledikleri..

William Hersey Davis

Çarşamba, Mayıs 09, 2007

Bitti !


Ne olduysa pazar günü oldu. Hava haftasonu neredeyse yaz sıcaklığındaydı.
Biz de pazar günü kahvaltıyı dışarıda yapmaya karar verdik. Ahlatlıbel hem bize yakın hem de bu mevsim için oldukça güzel bir yer. Oraya gitmeye karar verdik. Hazırlıklar yapıldı, gazeteler alındı, Neva ' nın oyuncakları derken yola çıktık. Bizim gibi düşünen çok kişi varmış meğer. Bir ağaç altına yerleştik. Çok güzel bir gün geçirdik. Etrafta koşuşan çocuklar, gökyüzünde renk renk uçurtmalar.
Herşey çok güzeldi. Parkta oynadık. Hatta epey yanmışız güneşten eve gelince fark ettik.
Ne olduysa dönüş yolunda oldu. Neva hala meme emiyor. Zaten ben de emmesi için elimden geleni yaptım. Hedefim iki yaş idi. Bunu da daha önce yazmıştım.
Dönüş yolunda Neva yine meme istedi. Bu kez '' anne meme tuzlu, pis '' dedi. Ben de işte vakit geldi diye düşündüm. Uzun zamandır en büyük sıkıntım nasıl memeden kesecektim sorusuydu. Bu durumu hemen değerlendirmeye karar verdim. Ve pazar gününden beri Neva meme emmiyor Bu durum gündüz bir problem yaratmadı. Fakat benim işten döndüğüm saatler ve gece emmelerinde problem yaşıyoruz. Akşam yatarken bir şekilde geçte olsa oynayarak yatıyoruz. Ama gece kalkınca işler değişiyor. İlk iki gün ne olduğunu anlayamadı. Ben sürekli konuştum. Durumu anlattım. Adını '' meme '' olarak tam söyleyemese de kendi kendine mızmızlanıyor, birşeyler istiyor, ağlıyor. İlk iki gecemiz çok ama çok kötüydü. O habire birşeyler isteyip ağlarken ben çaresizlik için de isteklerini yapmaya çalıştım. Hep konuşmaya çalışıp bol bol sarıldım.
O ağladı ben de ağladım. Dün gece neyse ki gece ağlamadı. Fakat uzun süre yaklaşık iki saat kadar kitap okuduk. Aynı sayfayı defalarca hem de! Ama ağlamadı ya bu beni çok mutlu etti. Çünkü onun ağlaması demek benim ağlamam demek. Yine güneş doğarken, kuşlar cıvıldarken uyuyakaldık. Bu gece 4. gecemiz olacak. Bakalım ne zaman düzene gireceğiz.
Ben kendi adıma çok memnunum Neva ' nın iki yaşına kadar emmesinden. Ona en iyi mirası bıraktığıma
inanıyorum. Oldukça sabırlı, uykusuz gecelere aldırmadan gönül rahatlığıyla ezirdim Neva ' yı.
Şimdilik tek isteğim bu sıkıntılı günlerin bir an önce geçmesi. Hem benim için hem Neva için.
Moralimiz bozuk biraz.
Eminim Neva düşündükçe pazar günü için kendine kızıyordur. Nasıl oldu da dedim diye düşünüyordur.
Bizi bu güzel havalar mahvetti anlayacağınız!

Not: Fotograf pazar günü karşılaştığımız Sardunya ' ya ait. Teşekkür ederiz. O güne ait anlamlı bir resim oldu bizim için.

Cuma, Mayıs 04, 2007

Bahar gibisi yok!


Bahar sen ne güzelsin!
Etraf mis gibi çiçek kokmaya başladı.
Bahçelerde leylaklar açtı, ağaçların çiçekleri yeşile döndü.
Herşey biran da oldu sanki.
Daha pazar günü ne çok üşümüştük evde,
Akşam işten çıkınca gökyüzü hala mavi.
Yürürken etraftan guguk kuşlarının sesi gelmekte.
Sabah kuş cıvıltılarıyla uyanıyoruz iki gündür.
Sesleri duyunca bugün de güzel olacak diye geçiriyorum içimden.
Yol boyunca bahçelere bakıyorum.
Hele de köşedeki apartmanın bahçesi bir harika.
Yok öyle güller yada menekşeler.
Küçük küçük papatyalarla dolu, görünce insanın yüzünü güldüren.
Sonra balkonlara çıkmaya başlamış herkes.
Bir bir atılmış sandalyeler, üzerlerinde renkli örtüler.
Balkon kenarlarına da renkli saksılar yerleşmiş, içlerinde yavaş yavaş dönen rüzgar gülleri.
Herkes daha bir yavaşlamış koşturmayı bırakmış sanki.
Ağır ağır yürüyorlar yolda, sırtları ısınsın yüzlerine gülümseme yerleşsin diye.
Sonra manavın tezgahı da pek şenlendi.
Renk renk herşey.
Abla bu da yeni geldi bak taptaze diyen manavın neşeli çırağı daha bir neşeli olmuş sanki,
Köşede ki çiçekçi amcanın çiçekleri daha bir arttı.
İçlerinde yine en güzelleri papatyalar, kocaman herbiri.
Etrafta sinekler bile uçuşmaya başladı.
Tezgahlarda yeşil erikler tuza batırılıp yenmeyi bekliyor,
kırmızı çilekler de krem şantiye,
Beklenen yaz hızla geldi,
Ankara ' nın sonbaharı ayrı güzeldir, baharı ayrı güzel.
Çok kısa sürse de baharı, ardından kavurucu sıcaklar gelmeden yine de yüzümüzü güldürür,
henüz ceket bile giyemeden bir bakmışız kısa kollu giymeye başlamışız bile,
Ankara bu,
her hali başka güzel,
her baharı ayrı güzellikte,
yaşanılası...

Salı, Mayıs 01, 2007

Yemek ve alışveriş


Geçen hafta bir öğlen tatilinde Neva ve Kaplumbağa buluştular. Beraber yemek yedik, zaman kısa olsa da görüştük. Kaplumbağa Neva ' ya bir sürü hediye getirmiş gelirken:) Çok güzel bir sepet içinde piknik seti, sonra yine tam da Neva ' ya göre olan fincanlar, tabaklardan oluşan başka bir set. Bir de güzel bir kitap. İlk karşılaştıklarında ikisi de annelerine yapıştılar :) Neva zaten hep böyle yapar ilk karşılaşmalarda. Yemek yemek için oturduk. Kağlumbağa açıkmış, bir güzel kollarını sıvadı koltuğuna oturdu başladı yemeğe. Tıpkı büyük adamlar gibi. Arada annesinin gösterdiği sallanan ağaç takliti yaptı. Kocaman gözlerini açtı, büyümüş büyümüş baktı:) Çok ciddi bir şekilde yemeğini yedi. Neva ' da tam tersi oturmadı. Beni habire çekiştirdi, dolaşmak istedi. Vitrinlere baktık, yürüyen merdivenlerle çıktı. Bu arada Kaplumbağa yemeğe devam etti. Karnı doydu sonra o da kalktı, dolaşmaya başladı. Biz de bu arada Sardunya ile sohbet ettik. Sonunda da dedik ki işte hayat, ne beklemeliydik ki zaten. Herşey olması gerektiği gibi. Küçük adam için öncelik yemek. Küçük hanımın ise gözü alışverişte, vitrinlerde. Tam da biz büyüklerde olduğu gibi. Yani boşuna kızmamalı , alışveriş biz kadınların genlerinde var:)

Yeni bir yaş


Annesinin bebeği,
Babasının hayatı,
Amcasının meleği,
Babaannesinin aşkı,
Anneannesinin balı,
23 Nisan ' da 2 yaşını bitirdi.
Zamanın çok hızlı geçtiğinden bahsetmeyeceğim.
Ya da ne çabuk büyüdüğünden.
Onunla geçen her an hepimiz için ayrı keyifli. Artık o da biliyor zaten kim kendisine nasıl sesleniyor, nasıl seviyor diye.
Babaanesi ile kitap okumayı seviyor mesela. Beraber bebeğine tülden elbise dikiyorlar. Oyunlarla, binbir numarayla yemekler yeniyor, kokular sürünüp süsleniliyor. Koridor da maç yapıp, top yakalamaca oynuyorlar. Perdenin arkasına saklanıp ebelemece oynuyorlar. Bol bol gülüyorlar.
Anneanne ile dışarı çıkmayı seviyor. Beraber '' pıtır pıtır '' yürüyorlar yolda. '' ananeeee hadii pıtıy pıtıy '' diyerek ben işe gidince mahalleyi dolaşmaya çıkıyorlar. Arabaların park ettiği yerde, kenarda oturuyorlar. Dahası Neva '' hadi '' diyor tam oturacaklarken bizimki kaçmaya çalışıyor. Kendince numaralar yapıp sözde kaçacak:)) Minik boyuna bakmadan anneanesini kandıracak:)
Babası ile büyük bir aşk yaşıyor. Bir '' babaaam '' demesi var ki:) Beraber müzik dinleyip ayakta dakikalarca dans ediyorlar. Boyama yapıyorlar.
Kendine göre herkesle birşeyler paylaşıyor. Benim içinse önemli olan mutlu olması.
Büyüklerimizin onun için yaptığı fedakarlıkları, özveriyi ise ne yapsam ödeyemem.
Ama sonuçta Neva çok mutlu. Genelde de sakin, güleryüzlü mutlu bir çocuk. Bu da bana yeter zaten.
Haftasonu yada akşamları beraber olduğumuzda yaşadığımız her anın nasıl da özel ve önemli olduğunu düşünüyorum. Kapıdan girer girmez tüm sıkıntıları, işyerinin koşturmalarını dışarıda bırakıp '' anne '' kimliğimi yükleniyorum. Kocaman bir gülümsemeyle sarılıyorum ona. Hemen benim terliklerimi getiriyor '' giy '' diye. Kucağıma çıkıyor. Yaptıklarımızı anlatıyoruz. Onu şaşırtan birşey olduysa gözlerini açıp anlatmaya çalışıyor:) Bu haline işte dayanamıyorum. Hemen öpücüklere boğuyorum onu. Gözlerine baktığımda tüm kırgınlıklarım, üzüntülerim bir çırpıda yok oluyor.
Bebeğim gün geçtikçe bana daha yakın bir arkadaş oluyor.
Hemen anlıyor beni. Sarılıp mutlu etmeye çalışıyor. Ya da kafasını yana eğip '' anneeemm '' diyor. İşte o an artık hiçbirşeyin önemi kalmıyor.
Doğduğu ilk anda gördüğüm şey o minik gözlerdi. Beni ararcasına dolaştı odada. Sonra birbirimize baktık ve rahatladık. İşte kavuşmuştuk. O büyülü an hiç aklımdan çıkmadı. Şimdi de heran birbirimizin gözüne baktıkça güven duyarız, kalabalıkta, korktuğumuzda, mutsuz olduğumuzda...
Daima yanında olacağım bebeğim!