Perşembe, Ekim 30, 2008

Boya

 
Posted by Picasa


Sabah erkenden uyanıyoruz.
Önce biraz çizgifilm,
çikolatalı süt,
yanında az da olsa keyfe göre bişeyler.
Bazen omlet,
bazen fıstık ezmeli ekmek.
Bazen de hiçbir şey!
Sonra salonun ortasında sana ait olan masaya kuruluyorsun.
Yapboz yapıp, tokalarını sergiliyorsun.
Suluboya yapıyoruz.
Hiç karışmıyorum.
Keyfin nasıl isterse öyle.

 
Posted by Picasa


Renkleri karıştırıp suları döküyorsun.
Ellerin boya içinde,
minik parmakların sudan buruş buruş.
İşini son derece ciddi yapıyorsun.

 
Posted by Picasa


Bütün renkler karışıyor.
Ama sen, ellerin işin içinde olunca zevk alıyorsun.
Tıpkı makarnayı tek tek elle yediğin zamanlardaki gibi.
Bir süre sonra yorulunca ellerini bana doğru uzatıyorsun.
'' Annecim ellerimi yıkar mısın ? ''
Beraber banyoya gidiyoruz.
Bu seferde lavabo renk renk oluyor.
Ellerinden boyalar akarken sen bir iki damla da aynaya su sıçratıyorsun.
Geriye boyalı lavabo,
ıslak örtü,
renk renk kağıtlar kalıyor.
Tüm yaşanmışlıklara şahit.
Bir de senin yüzünde ki mutluluk!

 
Posted by Picasa

Çarşamba, Ekim 29, 2008

Geçmiş olsun!

Blogger tekrar yayında.
Umarım artık üzülmeden, herkes blogunu rahatça yazar,
bizler de okuruz.
Tekrarlanmaması dileğiyle!

Pazartesi, Ekim 27, 2008

İncelikler



Haftasonu Neva ile bol bol fotograf çektik.
Sonra yengesinin aldığı kitabı inceledik.
Bazen yapılan ince davranışlar insanı çok mutlu ediyor.
Bir akşam bize gelirken almış yengesi bu kitabı.
İçinde de çok güzel bir not.
Benimde hoşuma gideceğini düşünmüş, kendine alırken
beni de unutmamış.

Kitap Timaş yayınlarından. '' 365 cıvıl cıvıl etkinlik ''
Her biri yapması keyifli önerilerle dolu.
Bir kere çocuk olmakta gerekmiyor.
Öğretmen ol, içinde çocuk neşesini kaybetmemiş ol,
yeter ki biraz boya, biraz kağıt olsun.
Parmak izlerinden suratlar,
kağıtlardan dondurma külahları yap renk renk.
Kuşlar çiz şekil şekil ya da keçeden bir fil yap.
Ya da sayfalar arasında kaybol.
Elinde keçeli kalemle toplantı defterinin köşesine bir kuş çiz.
Canın sıkıldıkça aç kitabı, sayfalarda kaybol.



İnsanı mutlu etmek ne kadar da kolay aslında.
İncelikler yaşamı keyifli hale getiren !

Bunlar da Neva ' nın çektiği fotograflar.
Bir türlü izin vermedi bana.
Sonunda o da elinde makina kitabı fotograflamaya başladı.
Tekrar teşekkürler Kübra ' cım!

Pazar, Ekim 26, 2008

Sansüre Hayır

Ne yazık ki birilerini cezalandırırken o kişileri ya da adresleri değil de,
kolay yol seçilerek tüm kullanıcıların hakları ellerinden alınmış oluyor.
Şaka gibi!
Tam taşındım derken!
Ama yine de kapıdan değil de bacadan da olsa başka yollarla yine bloglarımıza gireceğiz.
İşin kötü tarafı blogunu açınca insanın sanki suçu işleyen kendisiymiş gibi bir yazıyla karşılaşması!
Blogger' a girmek için www.ktunnel.com ya da www.vtunnel.com yaz.
Bu adreslerle de olsa bloglarımızı güncellemeye komşularımızı okumaya devam edeceğiz.
Umarım en kısa zamanda yasak kalkar ve bloglarımıza legal yollarla girer, yazar,çizeriz.
Bir süre daha sanırım hem blogcuda hem blogger da yazacağım!

Cuma, Ekim 24, 2008

3,5 yaş!


Annesinin bebeği,
Babasının hayatı,
Amcasının meleği,
Babaannesinin aşkı,
Anneannesinin balı,
Artık tam 3,5 yaşında !
Zaman öyle hızlı akmış ki, bu geçen sürede sanki sen hep bizimle beraberdin.
Seninle beraber uyanmak, yemek yapmak, çizgifilm izlemek öyle keyifli ki!
Zaman zaman keçi inadın tutsada fazla uzatmadan hemen vazgeçiyorsun.
Ama hani beni zorla soktuğun mağazada herkesin önünde '' anneeee ama hep kendine alıyorsun bana hiç bişey almıyorsun '' diyerek beni şoka sokmanı, sonra oldukça süslü, parlak kolyeye sarılıp '' bunu istiyorum '' diye kendini yerlere atmanı da unutmadım:)
Sonra tüm gün ve hatta yatarken elinde süslü yüzüklerin, boynunda kolyelerin salınarak dolaşmaların, bir oje için dakikalarca ağlamalarında ayrı!
Galiba biraz süslüsün:)
Sabah ben işe giderken hazırlanma telaşında sen yavaşça yanıma gelip yatağın üzerine uzanıyorsun. Ben hiç fark etmemiş gibi yapıyorum. Sonra birden kıskançlık kriziyle '' ben de ruj '' isterim diye başlıyorsun mızmızlanmaya.
Gönlünü almak çok kolay. Hemen aklıma gelen başka bir fikirle seni oradan uzaklaştırabiliyorum. Neyse ki yani!
En sevdiğin benim çekmecemi karıştırmak.
Kutulardaki kolyeleri, küpeleri sıralamak.
Bazen de ağlama krizleri yaşanıyor, bu küpeyi bana tak diye.
Meleğim senin kulağında delik yok dediğim de iyice çileden çıkıp kulağının içini gösteriyorsun nolur oraya tak diye:)
Ayaklarına zorla oje sürdürüp sonra çorapsız geziyorsun.
Neymiş ojelerin gözükmezmiş!
Ben bile bukadar sık oje sürmüyorum!
Sen hayatımızın neşesi, canımın içisin.
Bana sıkıca sarılıp '' misss, misss gibi kokmuşsun '' dediğin de,
işte o an dünya duruyor ve geriye sadece sen kalıyorsun.



Posted by Picasa

Salı, Ekim 21, 2008

Kaçamak


Öğle tatilinde küçük bir kaçamak yaptık.
Kalabalıktan, gürültüden uzakta,
Seğmenler Parkı' nda,
güneş bizi ısıtırken,
birşeyler atıştırdık,
üzerine tatlı niyetine acıbadem kurabiyemizi paylaştık.
BaBa_HaKaN' la kendimize ayırdığımız 1 saatlik zamanda,
başbaşa vakit geçirdik.
Sonra neden parklar sadece köpek gezdirenler ve kaçamak yapan sevgililerin
diye düşündük.
Oysa ki yabancı bloglardan da görüyorum ki,
çocuğunu alan,
yere bir örtü seren parklarda.
Bizse sadece kıyısından köşesinden,
şöyle bir uğruyoruz.
Neyse ki biz güzel vakit geçirdik.
Temiz hava,
terletmeden tatlı tatlı ısıtan güneş.
En sevdiğim vakitler,
en sevdiğim havalar.
Benim zamanlarım bunlar.

Posted by Picasa

Pazartesi, Ekim 20, 2008

Sonbahar



Sonbaharın en güzel günleri.
Hava güneşli, gökyüzünde bulutlar birbirini kovalıyor.
Arada güneş bulutların ardına saklansa da son günler de hep bizimle.
Haftasonu biraz açık havada dolaşalım istedik.
Hiç plan yapmadan yazın Ankara' lıların uğrak yeri Ahlatlıbel' e gittik.
Sıcak havalarda neredeyse çimlerde oturacak yer bulamazken bu kez çok az insan vardı.
Bir kısım da sırf keyif için çimlere uzanmış yada sandalyelerinde oturmuş,
bir yandan çay-kahve içiyor bir yandan da gazete okuyordu.
Biz de yanımızda getirdiğimiz topumuzla oynadık.
Kaydıraklar ıslak olduğu için park kısmında oynamadık.
Ama çimlerde bol bol koştuk.
Top oynadık.
Gökyüzüne baktık.
Kozalak topladık.
Neva ağaçtan düşen kestaneleri topladı.
Yeşillikler üzerinde ailece, 3 kişi , kutu kutu pense oynayan bir tek biz vardık:)
Çok eğlendik.
Gökyüzünü seyrettik.
Çimlere uzandık.
Etraftaki kedileri sevdik.
Gözleme yedik.
Hiç planlamamıştık ama,
iyi ki evden erken çıkmışız (sonra hava kapandı),
iyi ki çimlerde top oynamışız.
Dönüş yolunda Neva '' Anne çok mutlu bir gündü değil mi '' derken,
tatlı bir uykuya daldı.




Perşembe, Ekim 16, 2008

Çilek




Günün en güzel dakikaları,
uyku saati yatakta sohbet ettiğimiz anlar.
Dün gece konuşuyoruz yine seninle.
- Neva' cım en sevdiğin meyve hangisi söyle bakalım.
- Çilekkkk! Anne hani sen bana çilek alacaktın.
- Tatlım çilek mevsimi geçti, havalar ısınınca alırız.
- Ama öyle olmaz. Ben çileği çok severim. Misss gibi çilek kokar. Hıhh ben sana küstüm.
- Tamam bak şimdi başka birşey sorucam.
- Anne kolun misss gibi çilek kokuyo!!
- Tamam kızım çileği unutalım. En sevdiğin renk?
- Pembe, sonra kırmızı, mavi, turuncu, pembe, sarı, pembe... ( bilinen tüm ana ve ara renkler sayıldı. )
- En sevdiğin çizgifilm?
- Tarçınnn anne, bilmiyo musun! Tabi ki '' çilek kız '' da var.
-Peki Tarçın' da en çok kimi seviyosun.
- Nurçiiin.
- Hımm. En çok ne giymeyi seviyosun. Etek mi, pantolon mu ? Ne mesela.
- Şöööyyyyle kabarık parlak elbise. ( elle tarif edilir )
- Saçlar ?
- Tokaları seviyorum anne fakat takmayı sevvvmiiyorum.
- En sevdiğin yemek ?
- Bezelye tabii!! ( Neee, hiç duymadım. Nezaman yedin ki ? )
-Hadi Neva' cım artık yatalım bak geç oldu.
- Anne neden yatıyoruz ki? Bak bir fikrim var, ben bi babama bakıp geleyim.
- Ahh Neva nerden çıktı şimdi bu. Bak o kadar röportaj yaptım seninle.
- Ben uyumayı sevmiyorum. Hem neden karanlık oluyo, anneeee güneşşş çıksın. ( ağlama numaraları )
Ah tatlım bu aralar öyle hızla büyüdün ki !
Fikirlerin hiç bitmiyor, inatçılığın son hızla devam ediyor.
Saçlarının ucundan kesmek için neler çektik.
İstemediğin hiçbir şeyi yapmıyorsun.
Çorapsız gezme dönemin başladı, havalar soğudu ya.
En çok güneşin gidip karanlık olmasına kızıyorsun.
Uyumak ise sanki sana göre kayıp zaman.
Ama beraber olunca,
yatakta birbirimize sarılınca,
ayaklarını avuçlarıma alınca,
tüm gece tatlı bir uykudayız.
Söz bugün sana oje getirmeyi unutmayacağım!



Posted by Picasa

Çarşamba, Ekim 15, 2008



Taşındık !
Blogcudaki http://nevam.blogcu.com adresinden taşındık.
Tüm anılarımızı, oyuncaklarımızı, boya kalemlerini aldık buraya geldik.
Yeni evimizde, yeni anılar biriktirmeye,
Yaşananları paylaşmaya buraya geldik.
Hayat akıp giderken...
Herşey devam ediyor...
Posted by Picasa