Cuma, Mart 28, 2008

Gözlük


Gözlüğümüz kırık olabilir ya da henüz askılı elbise giyinilecek sıcak havalarda gelmemiş olabilir ama tüm bunlar bizim yazın sıcak havalarını evde yaşamamıza engel değil ki!
Sabah kalktığında ilk iş hemen şapkalarının olduğu çekmeceyi açar.
Artık o anki haline göre ( tabi ki havaya göre değil) yün bir şapkada takabilir yazlık çiçekli şapkasını da takabilir. Atkılarından birini dolanıp eldivenlerini de giyebilir. Kafasında yazlık şapka olması buna hiç engel değildir!
Sonra dolap açılır, acaba ne giysem anne!
Gözler yazlık elbiselerdedir hep. Bir askılı seçilir.
Zor ikna ederim, neyse ki çıplak giymekten vazgeçer, renkli bir elbise seçilir.
Duruma göre maalesef kırılmış olan gözlükte takılır.
Eğer kışlık şapka seçmişse o zaman da kalın bir mont bulur.
Ama tüm bunlar yapılırken ayaklar hep çıplaktır!
Zorla giyilen çorap bir süre sonra '' sıkıldım '' diye çıkarılır.
Ama ne hikmetse o atkı ve kulaklık takılıdır!
Günün ruh haline göre seçilen kombinasyon giyilir.
Koltuğa geçilir.
'' Elma kurdu '' nu izlemeye artık hazırız.
Hava güneşli olmuş ya da yağmurlu ya da soğuk!
Kimin umrunda.
Biz baharı ve kışı evimizde yaşarız.
Böylece sabahın ilk saatleri geçer bizim evde.

Çarşamba, Mart 26, 2008

Kumkurdu


'' Ben Kumkurdu' yum dedi. İyi günler, iyi günler!
Eşim benzerim yoktur benim, güzelliğimle de kimse yarışamaz, ne dersin?
Zackarina ne diyeceğini bilemedi. Daha önce hiç Kumkurdu görmemişti.''

''Ben daha çok güneş ve ayışığı yerim. Ayışığı süper akıllı yapar. Ben her şeyi bilirim.
Bu dünyadaki herşeyi mi? dedi Zackarina.
Bütün dünyalardaki herşeyi, bütün soruların cevapları dedi Kumkurdu ''

İnsanın hayal kurmasından daha güzel ne olabilir ki! Hayal dünyası zengin olan insanlar hem daha eğlencelidirler, hem de daha mutlu.
Yani en azından ben öyle düşünüyorum. Büyüdükçe hayatın koşturmasında yeni roller edindikçe bu yeteneğimizi de kaybediyoruz. Oysaki her çocuk doğuştan hayalperestir bana kalırsa. Kimisi yetişkin olduğunda da bu özelliğini kaybetmez aksine daha da geliştirir.
Hayaller kurmak, olsa da olmasa da biz düşündükçe onların var olduğunu hayal etmek çok güzel! Ve büyük bir lüks. Yetişkin olupta hala hayalleri olan, kendisiyle başbaşa kaldığı zamanlarda hayallere dalan bir insan ne mutludur!
Bu yetişkinlerden biri de İsveç' li yazar Asa Lind. Öyle bir kitap yazmış ki aslında çocuk kitabı olsa da ilk okumada sizi saran çok keyifli bir kitap. Hayal dünyasının zenginliğine, çocukların bakış açısına bir kez daha hayran kalıyorsunuz.
Seri üç kitaptan oluşmakta. Kitapçıda görünce hemen aldım.
İlk iş okumaya başladım. Herzaman ilk önce ben okurum Neva ' nın kitaplarını.
Ona Kumkurdu ve Zackarina' yı anlattım. Çok sevdi.
Hatta bir pazar günü ben Kumkurdu oldum o da Zackarina öyle konuşup durduk ve çok eğlendik.
Zackarina' nın her sorusuna Kumkurdu' nun bir cevabı var, ona hep yol gösteriyor.
Üstelik sadece güneş ve ayışığıyla beslenen harika bir dost!
Okuyunca eminim sizde seveceksiniz.
Kim sevmez ki Kumkurdu' nu ve onun dostluğunu!

Salı, Mart 25, 2008

Mutlu Posta Günü


Ben eve doğru koştururken onlar torunlarını okuldan almak için yine yola çıkmışlardı.
Köşede karşılaştık. Ben yolun karşısından onlara selam verdim onlarda bana.
Kadın ameliyat sonrası doktorunun tavsiyesi üzerine tam da bu saatlerde ben öğlen eve koştururken çıkardı yürüyüşe. Yanına hayat arkadaşı ki bu lafı çok hak eden bir eşti, kolkola yürüyorlardı. Çok çalışkanlardı, saygılıydılar, yüzlerinde hep bir gülümseme olurdu. 25 yıldır apartmanımızda çalışıyorlardı.
Hava öyle güzeldi ki, erken gelen baharın habercisi güneş gözlerimi kamaştırmıştı.
Koşarak merdivenlerden inip kapıya vardım. Postacı bir sürü mektup bırakmıştı kutuların altındaki rafa.
Bir sürü bankanın yolladıkları, hani içinden okunmadan çöpe giden kağıtlarla dolu olan faturalar, sonra telefon, elektrik faturaları.
En altta zarfının içinden çıkmış pembe bir kağıt.
Merakla açtım.
'' Merve' m ''
diye başlıyor.
Sanki bana yazılmış gibi içimde bir heyecan.
'' Sen benim en iyi arkadaşımsın, ama sen benim kötü arkadaş olduğumu düşünüyorsan öyle olsun, ama ben seni çok çok çoook seviyorum''
Altta bir kalp,
içinde harfler,
'' bu kalp hiç solmasın,
ben seni çoook seviyorum ''
Bir an durdum.
Önce bir aşk mektubu diye düşünürken okumaya devam edince iki iyi kız arkadaşın küsme sebebiyle diğerine yolladığı mektup olduğunu anladım.
Öyle hoşuma gitti ki!
Sadece arkadaşını çok sevdiği ve kaybetmek istemediği için bir kız arkadaşın diğeri için yazdığı bir özür mektubu.
Ve ne kadar değerli, özel.
O küçücük kalpten geçenler nasıl da kağıda yazılmış eğri büğrü.
Düşündüm en son nezaman mektup yazdım ya da mektup aldım,
faturalar dışında.
Posta kutuları artık sadece faturalar, yeni açılan kebapçılar, kuaförler, eve en hızlı servis yaptığını söyleyen pizzacıların broşürleriyle dolu.
Mektubu katladım, pembe zarfına dikkatlice koydum.
Diğer postaların en üstüne görünür bir şekilde yerleştirdim.
Yüzümde bir gülümsemeyle asansöre bindim.
Öğle tatilim bitip evden çıktığımda giderken zarfın olduğu rafa baktım.
Yoktu:)
Merve dedesi ve anneannesiyle okul dönüşü görmüştü mektubu ve almıştı:)