Pazartesi, Haziran 26, 2006

Ankara ' nın denizi yoksa gölü var !


Haziran ayının da sonuna geldik. Yakında temmuz ayı ile birlikte tatil telaşı iyice artacak. Bu hafta oldukça yoğun geçti bizim için. İş yerinde proje teslimim vardı. Cumartesi bir arkadaşım evlendi :) '' Göksun ve Savaş '' a ömür boyu mutluluklar diliyorum !
O günkü telaşlarını görünce kendi koşturmalarımız aklıma geldi. Ne heyecanlı, stresli bir gündü. İnsan herşeyin yolunda gitmesini istiyor tabii. Bi aksilik olursa diye içi içini yiyiyor:) Ama denir ya bunlar güzel telaşlar :) Gelin odasından çıkıp nikah masasına gidene kadar olan mesafe,herhalde yürüdüğüm en uzun yoldu:) Çok heyecanlanmıştım. Oturduktan sonra ancak ön sıradakileri farketmiştim:)) Neyse ki fotograflar ve kamera çekimi var:) Onları heyecanlı görünce zamanın ne de çabuk geçtiğini bir kez daha fark ettim...
Cumartesi günü akşam üzeri olacak olan nikahı büyük bir hevesle bekledim. Kızımın elbisesini ayakkabısını hazırladım. Fakat Neva öğleden sonra bir türlü uyumadı. Ne yaptıysam yok oyun istiyor. Ancak akşam 4 gibi yattı. Fakat nikah 5 ' te olacak ! Bir ara uyandı ama uykusunu alamamış tabi, yine de elbisesini giydirdim ama baktım olmayacak onu hemen babaannesine bırakıp koşarak biz nikaha yetiştik.
Pazar günü ise ' Ankara ' nın denizi yoksa gölü var ' deyip Mogan gölüne gittik. Yeni yapılan belediyenin tesisi oldukça güzeldi. Eskiden sazlık ve bataklık olan bölgeyi çok güzel değerlendirmişler. Güzel bir peyzaj çalışmasıyla pek çok şeyi bir araya getirmişler. Mini golf sahası, halı saha, tenis kortları, basketbol sahası, plaj voleybolü gibi spor alanlarının yanı sıra çok güzel çocuk oyun alanları vardı. Hatta o kadar çok bebek ve çocuk, hamile gördük ki tüm Ankara' nın çocuklu aileleri buraya gelmiş diye düşündüm:)) Göl üzerine yapılan alanlarda oturup evden getirdiklerinizi de yiyebiliyorsunuz. Tek eksik bana kalırsa ağaçlandırma çalışması çok yetersiz kalmış. Gölge bir alan bulmak zor. Neyse ki şemsiyelerle bu sorunu bi nebze halletmişler. Oysa ki yürüme alanının hiç olmazsa bir kısmına pergole ile gölgelik yapabilirlermiş. Deniz olmasa da gri göl sularına baktık, yürüyüş yaptık, Neva çok sevindi. Her gördüğü çocukta çığlık attı :) Arada gitmek lazım, şehrin karmaşasından uzaklaşmak biraz olsa da göl suyu görmek için :) İyi haftalar:)

Pazartesi, Haziran 19, 2006

İlk adımlar, yeni bir mekan


Haftasonu kızıma ilk adım ayakkabısı aldık. Sonra da test etmek için epey yürüdük :)) Elimizden tuttu beraber yürüdük. Artık işi ilerlettiğini düşündüğünden de ille de kendim yürüyeceğim diye tutturdu ! Neymiş o mağazaya girmezmiş, kendi kendine yürüyecekmiş:) İşimiz var yani:)) İnat edip çığlığı basıyor. Biz de hemen dikkatini başka şeylere çekip oradan uzaklaştık. Haline ve boyuna bakmadan özgür olmak istiyor. Ama onun öyle minik adımlarla mutlulukla yürümesini izlemek çok keyifli !
Pazar günü uzun zamandır hep konuştuğumuz ama yer olarak hem uzak hem de bize ters olan bir yere gittik . '' Üstünel köftecisi ''. Kazım Karabekir caddesinde İskitler ' de. Bilen bilirmiş orayı zaten. Gittiğimizde de oldukça kalabalıktı. Yer küçük, dışarıdan görsem bakmadan geçeceğim yerlerden. Genellikle aileler vardı. En önemli özelliği köftelerle beraber sunulan bahçe yeşillikleri. Masaya önce bir kağıt seriliyor. Üzerine de ince bir naylon örtü. Sonra büyük bir tabak içinde tüm yeşillikler getirilip masaya öylece bırakılıyor :) Neler yok ki. Mis kokulu taze nane, marul, maydanoz, yeşil soğan, kuru soğan, tere, minik turplar, mis kokulu domatesler. Tüm yeşillikleri bırakan garson bir de ikiye bölünmüş 2-3 limonu elleriyle sıkıp gidiyor. Ama ellerinde eldiven var :) Ardından köfteler gelene kadar mangalda közlenmiş sarımsak ve domates geliyor. Tüm bunları ellerinizle keyifle yiyiyorsunuz. İsteyene çatal bıçakta var ! Gelen köfteler, yanında ayran ve tüm bu yeşilliklerle hem gözünüz hem de mideniz bayram ediyor. Öyle tazeler ki insan çöpe dökülmesine kıyamadığı için ki ben yeşilliklerin hepsini severim çerez gibi atıştırıyorsunuz. Tuvaletler beklediğimin aksine çok temizdi. Diyorum ya sırf taze yeşillikler için bile tekrar gidilir. Siz de bir haftasonu ailece gidebilirsiniz. Şimdiden afiyet olsun :)


Adres: Üstünel Köftecisi
Yeni sanayi, Tunç cad. no:86 İskitler
Tel: 324 26 24

Cuma, Haziran 16, 2006

Babalar günü


Bugünlerde benim pabucum dama atılmış durumda:) Neva baba diyorda başka birşey demiyor. Sabah kalktığında ilk iş baba ve atta demeye başlıyor, buzdolabının üzerinde ki resmimize illa ki dokunup '' baba'' sını gösteriyor. Salona geçiyoruz. Duvardaki resimlerde de aynı işlem devam ediyor:)) '' baba baba '' diyerek ilk adımlarını atıyor. Neredeyse hafta başından beri bayağı yürüyor. Üstelik hemen alıştı, hem yürüyor, hem göz kırpıyor:) Biz kucağımızı açmış beklerken o birden manevra yapıp kaçmaya çalışıyor. Tabi biz de bir sevinç sormayın gitsin:)) Haftasonu kızıma ilk yürüyüş ayakkabılarını alıcaz.
Bundan sonra onu tutana aşk olsun !
Kızımla babası arasındaki '' aşk '' öyle hoşuma gidiyor ki, sıkı sıkı kollarını boynuna dolayınca, dünyalar onların oluyor:) Bu bizim aslında ikinci '' babalar günümüz''. Geçen sene kızım minicikti, şimdiyse ilk adımlarını atıp bizi peşinden koşturuyor.
Aralarında ki '' aşk '' ın hep sürmesini diliyorum. Pazar günü kızım bu sefer yürüyerek babasına hediyesini verecek:) Daha nice güzel günlerde hep beraber olmak dileğiyle tüm babaların babalar günü kutlu olsun !!!

not: resim www.bwphotos.net adresinden alınmıştır.

Çarşamba, Haziran 14, 2006

Kumdan heykeller


Pazar günü de olsa Neva erken uyanınca bizde uyanıyoruz. Sabah biraz oynayıp tekrar uyutuyorum. Hiç olmazsa bu arada kahvaltı hazırlamak için bir vakit oluyor. Bu pazar da Neva ' yı uyutmuş televizyonda kanalları dolaşırken bir programa rastladım. Hikayesi olan kişilerin hikayesini anlatıp o kişiyi ve yaptıklarını anlatıyorlar. Programcı bu sefer genellikle sms mesajları dışında gelen hikayelerden farklı olarak kendi ilgilerini çeken bir kişiyi tanıtacaklarını söyledi.
Uluslararası kum heykel sergisi ülkemizde ilk kez gerçekleştiriliyormuş. Antalya ' da Lara plajında gerçekleştirilecek olan sergi 14 haziran yani bugün açılacak ve 30 eylüle kadar ziyaret edilebilecekmiş.
Zaman zaman sizinde de mail kutunuza kim tarafından yapıldığını bilmediğiniz devasa bi o kadar da muhteşem kum heykeller yada buzdan heykellerle ilgili resimler gelmiştir. Hepsini de '' nasıl olsa yok olup gidecek kısa süre için bunca emek neden'' diye düşünerek bakmışımdır.
Program tam da bu konuyla ilgili, muhteşem kum heykelleri yapan sanatçıyla ilgiliydi. Adı Alper Alagöz. O da çoğunluk gibi memur bir ailenin çocuğu. Ailesi aman oğlum ne yaparsan yap yeter ki bir diploma al der. O da onların ısrarıyla Odtü ' ye girer. Fakat istediğinin bu olmadığını fark edince ailesinin karşısına geçer ve yurtdışına gitmek istediğini söyler. Önce karşı çıksalarda oğullarının ısrarı karşısında fazla birşey yapamazlar. Elinde gitarıyla her gittiği yerde çalıp söylemeye başlar. Tek kazancı ise önündeki şapkasına konan paralar. Sürekli dolaşır tam bir gezgin hayatı sürer. Evlenir eşiyle beraber hep güneye, sıcak iklimlere gider ki oralarda animasyonlara katılsın, çocukların yüzlerini boyasın, gitar çalsın. Bir gün kendi için sahilde kumdan bir heykel yapar. Ölmüş bir at üzerinde bir insan. O gün sahile o heykeli görmeye akın akın insanlar gelir. Böyle heykeller yapıldığını duyar ve bu konuda daha farklı ve yaratıcı şeyler yapmaya başlar. Öyleki tek kazancı 2-3 gün dayanabilen kumdan heykeller olur. Pekçok uluslararası etkinliğe katılır adını duyurur. Ama her seferinde göçmen kuşlar gibi sürekli güneye, sıcağa gider, sahillerde kumdan heykeller yapar.
Bugün ülkemizde ilk kez gerçekleştirilicek olan kumdan heykeller Alper Alagöz organizasyonunda gerçekleşmekte. 500 bin Euroluk bir yatırım yapılmış. 400 bin kişinin ziyaret etmesi bekleniyormuş.
'' Nasrettin Hoca '', '' Nuh 'un gemisi'', '' Peri bacaları '', ''Şahmaran'' gibi ana teması '' Anadolu efsaneleri '' olan 100 ün üzerinde heykel sergilenecek. 22 yabancı heykeltraş, 28 Türk stajer heykeltraş çalışıyor. Ancak tüm bu çabalar geçen gün yağan yağmurla tahrip olmuş. Şimdilerde yoğun bir şekilde heykelleri onarmakla uğraşıyorlarmış.
8000 m2 lik sergi alanına 6 bin ton kum 150 kamyonla taşınmış. Heykeller sadece kum ve su kullanılarak yapılıyor.
Meğer kumdan heykeller yapmak çok eskilere dayanıyormuş. Eski Mısırlılar piramitleri yapmadan önce kumdan heykellerini yapar, Hint mitolojisinde de kum heykellere tapınma törenleri olurmuş.
Sadece su ve kum ile tekniğin birleşmesi sonucu oluşan muhteşem heykelleri yapmak için bence en önemli şey sabır olsa gerek.
Müthiş bir emek ve sabır kısa sürede yok olacağı bilinsede yine de yapılıyor işte. Bu alanda bir Türkün adının geçmesi ise gurur verici.
Pazar günü izlediğim programda hem bu ilgi çekici konuyla ilgili bigiler edindim hem de Alper Alagöz ' ün azmine, kararlılığına hayran kaldım. Hele de yeni yapmak istediklerinden bahsedince ne kadar cesur olduğunu düşündüm.
Demek ki insan bir şeyi isterse ama gerçekten ister ve o konuda çalışırsa mutlaka başarıya ulaşıyor !!
Demek ki neymiş hayallerimizn peşinden korkmadan gitmeliymişiz. Çünkü yaşam bize bir kere sunulmuş:)

Not: Fotograflar Hürriyet foto galeriden alınmıştır.

Cuma, Haziran 09, 2006

Haftasonu salatası


''Cuma günleri valiz hazırlamak gibi
cuma günleri seninle ilkbahar gibi ''
demiş ' Pinhani '. Şu sıralar pek çok internet sitesinde albümün adı geçiyor. Özellikle de '' hele bi gel ''

Derken bu haftanın da sonuna geldik. Hava sanki biraz serinledi gibi. Yağmur gelecekmiş. Bende dün akşam sıcaklarda şöyle ferah ferah yenilecek bir salata yaptım.
Balkonda hem yemek yedik hem de lafladık. Biz çok sevdik salatayı. Uzun zamandır dolapta duran kuskus da böylece değerlenmiş oldu. Aslında başka bir salata için almıştım ama kısmet bu salataya imiş:) Salataların renk renk olması en sevdiğim şey. Yeşil içindeki kırmızılar, taze nane kokusu... İnsanın yedikçe yemesi geliyor. Yapılışı da kolay üstelik. İş dönüşü dar vakitlerde birşeyler hazırlamak gerektiğinde insan kolay tarifleri deniyor. Tarifi daha önce mutfak güncesi ' de görmüştüm. Ben yinede kendi yaptığım şekliyle yazayım:)

Salata için malzemeler:
1 su bardağı haşlanmış kuskus
1 su bardağı haşlanmış yeşil mercimek
yeşil soğan
taze nane
salatalık
kırmızı biber
dereotu
salatalık turşusu
limon
zeytinyağı
Yapılışına gelince : Tüm yeşillikleri küçük küçük doğruyoruz. Zaten içine yeşil soğan ve taze nane giren herşey bana göre çok güzel olduğundan bolca malzemeden katıyoruz. Salatalık ve kırmızı biberi de doğrayıp haşlanmış olan kuskus ve yeşil mercimekle karıştırıyoruz. Üzerine zeytinyağı ve limon suyu ekleyip afiyetle yiyiyoruz. Ancak bir daha ki sefere içine ceviz ve mısır eklemeyi de düşünüyorum. Hem daha besleyici olacak hem de daha renkli olacak:)
Herkese bol gezmeli güzel bir hafta diliyorum:)

Çarşamba, Haziran 07, 2006

Kitaplar


Haziran demek artık iyice yazın gelmesi demek. Bir yandan tatil hayalleri devam ederken bir yandan da sıcaklardan bunalmış halde iş yetiştirmeye çalışıyorum. Ayın ilk günlerinde merakla takip ettiğim dergilerim çıkar. Bir koşu gider alır, çıkmasını heyecanla beklerim. Eskiden aldığım her dergiyi reklamlarına kadar inceler, daha sonra bir proje için gerektiğinde hemen çıkarırdım o dergiyi:) Akşam yemekten sonra yatağıma uzanıp renkli sayfaları çevirmek benim için büyük bir mutluluktu. Öğrencilik yıllarımda daha çok mesleğimle ilgili dekorasyon ve tasarım dergilerini alırdım. Evlenince bu merakıma yemek dergileri eklendi. Neva olunca da hamilelik döneminden itibaren bebek dergilerini de alır oldum:) Evde giderek çoğalan bir dergi yığını var yani:)) Ancak ne ben onları atmaya kıyabiliyorum ne de onlara uygun bir yer bulabiliyorum. Her okuduğumda , elime aldığımda o yıllara ait çok güncel bilgiler ediniyorum. Popülerlik açısından bence dergilerde güzel bir arşiv olabilir. Son zamanlarda ise genellikle daha keyifli ve geniş bir zamanda okunmak üzere şöyle bakılıp kenara konuluyor dergiler. Dediğim gibi yıllardır mimarlık ve dekorasyon ile ilgili pek çok dergi aldım, takip ettim. Kimileri bu günlere geldi kimileri çoktan kayboldu. O yüzden de artık benim için nerdeyse birbirinin aynı olan dekorasyon dergilerinde içindeki bilgilerden daha çok yer alan reklamlar beni sıkmaya başladı. Üstelik fiyatları da aldı başını gitti. O fiyata şöyle göz dolduran bir şeyler de göremiyor insan. Bu sebeplerden dekorasyon dergisi almayı bıraktım. Aynı şey yemek dergileri için de geçerli. İçinde yapmayı isteyeceğim çok az tarif çıkıyor. Çoğu malzeme bulunması zor, damak tadıma uygun şeyler değil. Kendi kendime bir daha almamaya karar verdiğim bir anda uzun zamandır takip ettiğim '' Lezzet '' dergisi fiyatını düşürdü !Aslında eski dergilere bakınca çok daha güzel tarifler olduğunu görüyorum ama neyse yine de hiç olmazsa fiyatı daha uygun deyip '' Lezzet '' i almaya devam ediyorum. Gelelim dekorasyon dergilerine. Almadım uzun zaman. Sadece kapak resimlerine baktım inat ettim:) Ama bu inadım da '' Evim '' dergisiyle kırıldı:)) Fiyatı uygun, pratik bilgilerle dolu, boya önerileri olan, renkli bir dergi. Anlayacağınız kendime yeni takip edilecek dergileri bulmakta gecikmedim:)
Neyse konu dergiler olunca uzadıkça uzadı yazdıklarım. Aslında ben kitaplardan bahsedecektim.
İlk kitap grubu çocuklarla ilgili. Taylan Kümeli ' nin çıkardığı yeni kitap '' Bebeklikten ergenliğe sağlıklı beslenme rehberi'' Son yıllarda herkes sağlıklı beslenmenin öneminden bahsederken asıl olan bebeklikten itibaren sağlıklı ve bilinçli beslenmek. Hep önerilen beslenme alışkanlığını edinmek. '' Doğumdan yaşamımızın sonuna kadar beslenme bir yolculuktur '' diyor ve kitapta pek çok konu başlıklarında besinler, vitaminler, yaşa göre kilo dağılımından bahsedilmekte.
İkinci kitap Prof.Dr. Bengi Semerci ' ye ait olan '' Birlikte Büyütelim Çocuk Ruh Sağlığı ''
Çocuktur nasıl olsa büyür denilse de bedensel gelişimin yanında ruh sağlığının gelişimi de çok önemli. Çocuğumuzu tanımak herşeyden önce en önemli şey. Çocuk sahibi olmaya karar vermek, maddi ve manevi olarak bu sorumluluğa hazır olmak gerekli. Çünkü anne baba olmanın sorumluluğu hep bizimle beraber olacak. Bu yolculuğumuzda da karşımıza engeller çıkacak. Çaresiz kaldığımız zamanlarda ne yapacağımızı şaşıracağız. İşte bu kitap bu yolculuk sırasında karşımıza çıkan engelleri aşmamız için bir rehber özellik taşıyor. Okunacaklar sırasında en başta yer alıyor benim için. Bakalım neler öğreneceğiz:)
Ve tatlı yiyelim tatlı konuşalım. Pasta yemeyi sevmeyen yoktur herhalde. Kimisi meyveli sever kimi çikolatalı. Ama mutlaka herkesin sevdiği bir çeşit vardır. Emel Başdoğan ' ı yıllar önce ' TEFAL ' için hazırladığı programdan tanıyorum. Rahat konuşması, her şeyi aynı kolaylıkla yapması, paratik tariflerini çok beğenirdim. Son yıllarda moda olan butik pastacılık konusunda ise ilkler arasında yer alır. Foodie adlı butik pastacılık yaptığı bir yeri de var. Bu birikimlerini, tecrübelerini bir kitapta toplamış. '' Pastacılık yapımı'' İçinde ' acaba ben de yapabilirmiyim ' dediğimiz nefis pasta tarifleri var. Dahası her biri birer maket, heykel ne derseniz işte. Tek tek açıklamalı bu kitap belkide Türkçe yayınlanan ilk pasta kitabı. İlgilenenler mutlaka almalı.
Bu ay kitaplarla başladık. Sıcaklarda balkonda çayımıza en güzel de onlar eşlik edecek galiba. Herkese iyi okumalar :)