Pazartesi, Ocak 30, 2006

Haftasonu


Haftasonu hava çoook soğuk olduğu için evden dışarı çıkamadık. Ben de Neva ' yla birlikte olmanın tadını çıkardım. Beraber oynadık. Şu aralar en çok düğme , fermuar, iplik ,küpe, kolye ilgisini çekiyor. Eğer üzerinizde bu saydıklarımdan biri varsa kucağınızda oturabilir. Bir de soğuk dolayısıyla hepimizin taktığı şapkalar. Önceleri bizleri öyle değişik görünce ağlamaya başlardı. Şimdiyse bizi öyle görünce sanki çok komik birşey var gibi gülmeye başlıyor. Atlayıp çekmek istiyor :) Gözlük ! Evet bir gözlüğünüz varsa önce hafif çıkarın , üzerinden şöyle bir bakıp tekrar takın! İşte buna da bayılıyor :) E o gülünce biz daha da çok gülüyoruz !!
BaBa_HaKaN tez yüzünden neredeyse gece yaşar hale geldi. 14 şubat ' ı merakla bekliyoruz. Tabi ki tezin teslim tarihi olduğu için :) Haftasonu da çok fazla çalıştı. Bize pek katılamadı ama akşam ki müzik eşliğinde dansımızı mutlaka gerçekleştirdik.
Ben de boş durmadım. Değişik birşeyler denedim yemek için. Ne zamandır yapmak istediğim kremalı muffinlerden yaptım. Tarifini Pastacı Burcu ' dan almıştım. Ben yarım ölçek yaptım. 9 adet kocaman muffinim oldu.
2 yumurta
2,5 kahve fincanı tozşeker
2 kahve fincanı zeytinyağı
2 kahve fincanı yoğurt
4,5 kahve fincanı un
1 paket kabartma tozu
1 büyük havuç rendesi
1 çaybardağı ceviz
1 çay kaşığı tarçın
Tüm malzemeyi kek yapar gibi karıştırdım. Önce şeker ve yumurtayı iyice çırptım. Yoğurt ve sıvıyağı ekleyip karıştırdım.Un ve kabartma tozunu karıştırıp eledim. Onları da karışıma ekleyip, en son havuç rendesi ve tarçını ekleyip şöyle bir karıştırım. Muffin kalıplarıma paylaştırıp pişirdim.Kreması içinde 1 kutu sıvı kremayı 1 çay bardağı pudra şekeriyle katılaşana kadar çırptım. 1 paket krema sertleştiricisini de ekleyip iyice tekrar çırptım. Dolapta beklettim. Soğuyan muffinlerin üzerini süsledim.

Çayın yanında yedik keklerimizi. Akşamda Neva 'nın banyosunu yaptırdık. Artık eskisi gibi korkmuyor yıkanmaktan. Tabii küvetinin içinde, Gülümden teyzesininin getirdiği sevimli kurbağalarla , etrafı ıslata ıslata misler gibi yıkanıyor. Böylece dışarı çıkmadan geçen iki günün ardından yeni bir haftaya, koşturmacaya başladık..

NOT: Resimde , Neva 'nın dışarıda ki şapkalı hali cuma günü öğlen güneşin yüzünü gösterdiği saatlere ait. İşten eve gelince,kızım uslu dumuş diye babaannesi kırmızı kurdele takmış :)) Ben de ödül olarak biraz dışarı çıkardım. Karı görünce çok şaşırdı:) Fakat atkı taktığımız için, fazla sıkıntıya gelemedi , biraz dışarıda kalıp eve döndü:)
NOT : Burcu 'nun sitesini ekleyemedim. Adresi http://pastaci.blogspot.com

Cuma, Ocak 27, 2006

90 ' lı yıllar


Hava iyice soğudu. Dün yollar iyi olduğundan erken çıkamadık. Akşam eve gittikten sonra biraz Neva' yla oynadık. Bu aralar sallanan herşeye çığlıklarla ellemek istiyor. Saati yeni keşfetti. Kapının üzerinde asılan bebekler için çıldırıyor:) BaBa_HaKaN gelince ilk iş müzik setinin başına geçer ve yemek saatine kadar Neva ' yla dans ederler:) Bizim kız buna alışkın olduğu için hemen sevinç çığlıkları atar,gülmeye başlar. Dün akşam DJ_BaBa bize 90 'lı yıllardan şarkılar çaldı. Üniversite yıllarımıza döndük. Meğer yıllar önce bir Nilüfer konserinde birlikteymişiz. Aaa sen de mi o konserdeydin,diyerek yaşadıklarımızı anlatıp güldük. Tanıyanlar bilir BaBa_HaKaN 'ın nasıl bir Nilüfer fanatiği olduğunu :) Neyse ki ben de çok severim. Şimdilerde sürekli yeni albümü dinleniyor bizim evde!
Ben Neva 'nın akşam yemeğini yedirirken Hakan bir albüm koydu müzik setine. Bakalım sen bu şarkıyı biliyor musun diye. AmCa_ SeRkAn ' da ''aaaa süperdir o yaz tatilde ne çok dinlemiştik '' dedi. Efendim parçamız Candan Erçetin 'den ' Geri dönemem', yıl '97...
'' Kırilır elbet gururun
Kibirin yersiz
Unutur gider yarım aklın
Dikkatin aciz
Okunur yüzünden herşey
Niyetin bariz
Böyle yavrum aniden
Kalınır bensiz ''
Tabi ki biliyorum. O sene ofiste sürekli bu albümü dinlemiştik :) Her öğleden sonra takıntılı bir şekilde bir albüm seçilir ve bıkana kadar dinlerdik. ( Tahsin ve Engin o yıllar müzik seçiminden sorumluydu, bize az acayip albüm dinletmediler hani :))

''Acı sözler sarfettik biz
Çok acı sözler sarfettik biz
Nerden baksan kaybettik biz
Kaybettik biz '''

Derken Nazan Öncel ' den '' Ben böyle aşk görmedim '' albümü, yıl '94.
' Aşk beklemez
Ertelenmez
Dar vakitlerde
Ölür büyümez
Alışmak yok
Karışmak yok
Kavga edersek
Darılmak yok ''
diyerek 'Aşk beklemez ' de dedik. O yıllar şimdi ki gibi herkes dinlemezdi Nazan Öncel 'i. Farklıydı.

Vee derken peşinden herkesi koşturan, okul partilerinde bile herkesin hemen koşmaya başladığı Mirkelam ve albümü geldi. Yıl '94. Sanki daha uzun zaman geçmiş gibi. ' Her gece' ile o dönem herkes koşmuştu :) Ama biz,
'' Eğlenmeye bak şu sevgili dünyada
Zevk almaya bak
Özverili dünyada
İstanbul' da İstanbul' da...''
diyerek İstanbul'a kadar gittik.
O yılın yaz tatilinde yeni gelen yazlık komşularımızla öyle güzel gezmiş ve eğlenmiştik ki her sene yazın biraraya gelince mutlaka o yazı bir kere daha hatırlar konuşuruz. Altınoluk, Ayvalık, Ören... ne çok gezmiştik!

İşte! onun çıktığı zamanı hiç unutamam. Çünkü proje teslimim vardı ve ben bir yandan çizim yaparken bir yandan da sabahlara kadar radyo dinlerdim. Günde belki 20 defa çalınırdı. İstek üzerine istek. Bunu kim söylüyor acaba, yakında açıklanacak derken o buğulu sesiyle Yıldız Tilbe ' Delikanlım ' derdi.
90 ' lı yıllar pop müziğin patladığı yıllar oldu. Gerçi müzik konusunda bizde otorite BaBa_HaKan ' dır. Ben de sadece o yıllarla birlikte anılar vardır.
Yonca Evcimek 'in '' Abone '' si ile başlayan akım Mustafa Sandal 'la devam etmişti. Yıl '93.
''Tövbeler etmiştim
Yer oynadı yerinden
Karşıdan gelirken
Gülümsedi aniden
Tatildeyim derken
Aklım gitti başımdan ''
Dokunsana diyerek Musti ' yi dinledik.
Biz biryandan o yıllar neler yapmıştık diye konuşurken Neva 'nın yemeği de bitmiş oldu. Sıra uykuya geldi. Sanki eskiden hem bu kadar çok albüm yoktu, hemde sanki bu kadar çabuk yenisi çıkmazdı. E böyle olunca da her şarkıda yaşar ,yeni anılar biriktirebilirdik. İşte böyle. Dün akşam eskilere gittik, o yıllardan konuştuk. Zaman ne çabuk geçmiş. Şimdi bir eşim, evim ve dahası bir kızım var. O yıllarda güzeldi. Ama şimdi herşeyi insanın sevdiğiyle paylaşması gibisi yok. Galiba yaşlanıyoruz. Ne dersiniz ??

Çarşamba, Ocak 25, 2006

Her yerde kar var !


Her yerde kar var ! Uzun zamandır bu kadar çok kar yağdığını hatırlamıyorum. Her taraf beyaz bir örtüyle kaplandı. Meteoroloji günler öncesinden haber verse de bu kadar çok kar olacağını sanırım hiçkimse tahmin etmemişti. Neyse ki okullar tatil. Trafik biraz daha rahat. Dün sabah uyandığımızda yağan kar öğlene kadar devam etti. Hem de lapa lapa. Kar yağınca çoğu kişide olduğu gibi beni de bir heyecan ve mutluluk kaplar :) Sürekli dışarı bakıp yağan karın altında giderek görünmez olan yolları, arabaları seyrettik. Tüm şehir sanki terk edilmiş gibi. Sokaktan tek tük insan geçiyor. İşe bir şekilde ulaşabilmiştik. Ancak özellikle yüksek yerlerde ki kar yoğunluğu telaşa sebep oldu. Herkes nasıl eve gideceğini düşünürken gelen bir haberle sevindik. Evlere öğleden sonra gidilebilecek. Tatil olduk :) Herhalde karı bir de bu yüzden çok seviyoruz. Süpriz tatil !Okula giderken de haberlerde, tatil ile ilgili bir bilgi var mı diye heyecanla beklerdik. Sanki ertesi gün tekrar aynı yere gitmeyecekmişiz gibi...
Tatil haberiyle eve gittim. Böyle zamanlarda en sevdiğim şey sıcak bir çay, yanında bir dilim kek, battaniye ve güzel bir film. Ancak eve gittiğim de Neva henüz uyamak üzereydi. Beraber biraz oynayıp onu uyuttum. Kendime bir çay hazırlayıp biraz dergi karıştırdım. Neva 'nın uykusu gündüz neredeyse hiç yok. Böyle olunca kısa bir süre sonra tekrar uyandı. Biz de bu süpriz tatilin keyfini çıkarıp birlikte oynadık, müzik dinledik...
Soğuk havalarda eğer işyerindeysem vazgeçilmezlerim hazırladığım bitki çaylarım ve radyo.Uzun zamandır işyerinde çay içemiyorum. Ben de hamileliğimden beri evde ve işyerinde hazırladığım bitki karışımlarından içiyorum. İlk zamanlar fincanıma attığım otlar, onların yaprakları derken bu iş biraz zahmetli oluyordu. Derken benim için kurtarıcı olan , kim düşündüyse ne iyi etmiş dediğim fincanımı buldum :)) Evet bitki çayları için özel üretilmiş bu fincanın içinde ki süzgeç sayesinde karışımın yaprakları, taneler suya geçmiyor. Üstelik kapağı sayesinde de bir güzel demlenebiliyor. Sonra süzgeçi çıkarıp demlenmiş bitki karışımınızı keyifle içiyorsunuz. Şu aralar limonlu yeşil çay yapıyorum. Özellikle sabahları geldiğimde ilk iş çayımı demleyip radyomu açmak oluyor:)
İkinci bitki çayı olarak , tabi ki poşet karışımlardan da içiyorum. Yine bu aralar favorim Lipton zencefilli limonlu çay. Kim içtiyse çok beğendi. Denemenizi tavsiye ederim. Meyve çaylarını sevmesemde Liptonun çıkardığı yeni seride ki çayları sevdim. D-tx de içimi güzel bir çay.
Soğuk havalar, kar birazda olsa insanda sanki nostaljik duygular uyandırıyor. Eğer siz de benim gibi bu günlerde çalışmak zorundaysanız alın elinize çayınızı Erol Evgin 'den eski şarkıların yer aldığı yeni albümü eşliğinde,kafanızda geçmiş günlerden hatıralarla başlayın çalışmaya...

Pazartesi, Ocak 23, 2006

Diş hediğimiz



Hafta sonu Neva 'nın çıkan dişi için diş hediği yaptık. Yılbaşından önce çıkmıştı. Ancak bir türlü araya giren tatillerden dolayı yapamamıştık. Daha fazla zaman geçirmeden yapmaya karar verdik. Pazar günü için hazırlıklara başladık.İlk iş buğdayı almak oldu. SSK işhanı içinde satılıyormuş. Oradan aldık. Akşamdan iyice ayıkladım , ıslattım ki kolay pişsin.
Diş hediği geleneği yörelere göre farklılık gösterse de genelde aynı şekilde hazırlanıp yeniliyor. Diş buğdayı kaynatmanın nedeni bebeğin dişlerinin buğday gibi düzgün olması için. Dişi ilk gören kişi bebeği baştan aşağı donatırmış, ama ben görür görmez erkenden herkese haber verdiğim için bu şansı kaçırdık :) Pişirilen buğdayın içine nohut, fasülye eklenebilir. Nar, ceviz serpiştirilebilir. Ben bir de leblebi şekerle süsledim. Eve eş dost yakın akraba çağrılır. Bebeğin önüne bir örtü içerinde çeşitli meslekleri temsilen eşyalar konurmuş. Biz makas, tarak, kitap, kalem, hesap makinası, ayna, telefon,para koyduk. Daha önce Tijen İnaltong 'un ' Her güne bir yemek ' kitabından okuduğum şekliyle bir ipe 32 adet buğday geçirip boynuna astım. 32 adet inci gibi dişi olsun diye :) Neva kolye küpe gibi ilgisini çeken ne varsa hemen atladığı için boynuna kolyeyi takar takmaz hemen çekiştirip yemeğe çalıştı. Aman koparmasın deyip yere oturttuk. Bir anda şaşırdı. Başından aşağı da buğday serpiştirdik. Ancak benim süslü kızım daha oturur oturmaz ilk önce uzakta ki aynayı aldı. Bizim gülüşmelerimiz arasında onu bırakıp parayı aldı. Ağzına götürmesin derken cetveli de alarak ilerde süslü bir mimar olacağının işaretlerini vermiş oldu :))
Böylece belki de günümüz de artık giderek unutulan geleneklerimizden birini daha gerçekleştirmenin keyfiyle bir pazar günü daha bitti.

Not : Diş buğdayı için ayrıntılı bilgi www.ankaradakianneler.com adresinden alınabilir.

Çarşamba, Ocak 18, 2006

Kitaplar


Son zamanlarda oldukça fazla kitap aldım. Uzun zamandır aklımda olan kitapları görünce dayanamayıp alıyorum. Sonra da hemen okuyamayınca yığılıp kalıyor. Eskiden daha fazla kitap okurdum. Ama Neva doğduğundan beri doğrusu fazla okuyamadım. Sadece aldığım aylık dergileri karıştırıyorum.
Haftasonları da mutlaka 3-4 gazete alirız. Vakitsizlikten okuyamamışsam eğer mutlaka saklar yatmadan bile olsa bir karıştırırım. Benim için büyük keyiftir okumak! Geceleri mutlaka okuru (du )m. Şimdilerde pek fırsat bulamıyorun. Ama yine de kitap almaktan hiç vazgeçemem.
Kitaplarımda kıymetlidir. Herkese veremem. Çünkü benim gösterdiğim ilgiyi herkes göstermiyor.
BaBa HaKaN 'da neyse ki benim gibi. O da bayılır kitap, dergi, cd almaya... İlerde güzel, kafamdaki gibi bir kütüphane çizip yaptırmak istiyorum. O zaman tüm kitaplarımızı güzelce sergileyebiliriz.Bazen sırf arşiv olsun diye ya da ' bunu kızım da okumalı, ona en iyi hediye bu kitap olur ' diye alıp kenara koyduğum o kadar çok kitap var ki !
Dergiler ah o kadar yığıldılar ki! Artık bir kısmı yayınlanmıyor. Ama ben onları yine de saklamaya ve tüm dergilerimi biriktirmeye devam ediyorum. Yıllardır tüm dekorasyon, yemek dergilerini alırım. Zaten aybaşı olupta dergim çıkmış ve ben ona kavuşmuşsam artık hiçbir yerde oyalanamam. Doğru eve. Bir an önce yeni sayfaları açıp şöyle bir göz gezdirmeli.
BaBa HaKaN' ın ve benim en büyük arzumuz kizımızın iyi bir okur olması. O da kitapları sevsin, kıymetini bilsin. Şimdiden kitaplar aldık bile. Henüz anlamasa da, sayfalarınını çevirmeye çalışıyor bir yandan da kenarlarını yiyor. Zaten en iyi diş kaşıyıcımız kitaplarının kenarları. Yani kızım gerçek bir kitap kurdu :)

Pazartesi, Ocak 16, 2006

Tatil sonrası


Sonunda tatil bitti. Her tatil gibi kısa geldi. Doyamadık. Bu bayram Neva 'nın ikinci bayramı oldu. Geçen bayram daha küçük olduğu için pek bir yere gidememiştik. Ama bu sefer acısını çıkardık. Hergün bir yere, bayram ziyaretine gittik. Neva ilk önce kalabalıkta ağlarken sonra ki günler gülücükler saçarak elden ele dolaşıyordu :) Tüm numaralarımızı yaptık. Tükürükler saçtık, güldük, arada içine kedi kaçmış gibi hırladık. Bu da yeni çıktı :) Kızım sanki kedi yutmuş. Kendi kendine hırıltılar çıkarıp bizimle konuşuyor. Bunu gören hekes çok güldü. E o da bunca ilgiye karşılıksız kalmayıp daha da çok ses çıkardı.
Bayramlar, dahası böyle kısa tatiller uzun zamandır görmediğimiz yakınlarımızı görme fırsatı da çıkarıyor. Elimizden geldiği kadar büyükleri ziyaret ettik.Geç uyuduk erken kalktık. Çünkü Neva tüm gün uyumadan gezince erkenden uyudu. Biz de gazete okuduk, tv seyrettik, yorgunluktan bitap düşüp koltukta sızdık. Erken kalkınca keyifle çizgi film seyrettim. Üstelik hergün dizi şeklinde verdiler. Kaldığı yerden devam etti. Biz uykuyu tam alamamış, Neva enerjik bir şekilde güne başladık. Gün içinde kızım, sanki birşey kaçırırım korkusuyla hiçbir yerde uyumadı. Ne de olsa gezmeye çıkmış hiç uyunur mu! Kısacası tüm uyku düzenimiz bozuldu. Bu hafta anneanne ve babaannesinin işi var doğrusu.
Pazartesi günü uzun zamandır yapmak istediğim çarşı pazar dolaşmamı yaptım. Neva ile nekadar gezebilsekte havanın soğuk olması, benim bir sürü yere uğramak istememden dolayı onu evde bırakıp Kızılay'a gittim. Belki aylar oldu. Park yeri sorunundan herzaman gidemiyorum Kızılay 'a. Şöyle biraz, ne olduğunu şaşırmış bir şekilde dolaştım. Çıkmışken birşeyler almadan olmaz deyip bir iki şey alıp eve döndüm. Sonra ki günler kızımızla dolu dolu geçti.Bir sürü fotoğraf çektim. Her gittiğimiz yerde oraya gelenlerle pozlar verdi kızım :)
Bu arada boş durmadım fişlerimi yazdım. Tabi her seferinde geçmişe dönüp ' aa bak hatırladın mı şuraya gitmiştik, Bu da nerden çıktı, nezaman aldık bunu ' diyerek geçen yılda bir anılar gezintisine çıktım. Benim hafızam genellikle şöyle çalışır . Fonda bir müzik sesi işitince ben hemen hatırlarım: yıl şu, aaa şuradaydık, şunları yapmıştık:) Fişlerde de aynı şey oldu :)
Tabi her güzel şey gibi tatilde bitti. Ama olsun çalışmakta güzel. Yoksa tatilin ne anlamı kalırdı :) Yeni bir hafta başladı. İşler yoğunlaşacak. Olsun havada soğuyacakmış. Sibirya soğugu geliyormuş. Gelsin. Soğuk havalarda içerde sıcacık, elimizde bir fincan çay, radyomuz açık ,güzel müzik eşliğinde çalışmak gibisi yok, değil mi?



Salı, Ocak 03, 2006

Sabahları...

Sabahları güne Neva 'nın bizi uyandıran sesiyle kalkıyoruz. Akşam erken uyumuşsa sabahta erken kalkıyor. Biz tabi ki kalkmakta zorlanıyoruz. Önce sesi duymamazlığa getirip biraz daha uyumalıyız derken bir süre sonra kendi kendine oynayıp ' e hadi kalkın ' dercesine sesini yükseltip elleriyle örtüyü çekiştirmeye başlayınca dayanamıyorum. Görünce bir sevinç çığlığı atıyor. Hemen yatağından alıp bizimkine yatırıyorum. Bir süre beraber oynayıp koklaşıyoruz. Şu aralar artık kendi kendine oturabildiği için yatakta oturtup eline oyuncak veriyoruz.
Herhalde çocuk olmanın güzel taraflarından biri de uyanır uyanmaz anne babanın yatağına gözler ovalanarak gitmektir. Sıcacık yatakta hep beraber sarmaş dolaş bir süre daha yatılır. Sonra diğer kardeş de uyanır o da gelir. İşte belki de aile olmanın sıcaklığı o kısacık anda bir kez daha hissedilir.
E tabi anne baba olmanın tadını da bir kez daha, o miniği kollarına alıp mis gibi koklayınca insan bir kez daha hissediyor. Yatakta hep beraber sarmaş dolaş geçirilen o kısacık anlar gerçekten de en huzurlu, en mutlu olunan anlardır.