Salı, Ekim 31, 2006

Bir sonbahar günü işte!


Yapraklar sararıyor,
yağmurlar yağıyor,
mevsimler hızla değişiyor..
Zaman çok hızlı akıp gidiyor,
çocuklar soğuk havalarda evde mahsur kalıyor,
dökülen yaprakları süpüren adama inat gökten hızla yapraklar düşmeye devam ediyor,
bir kedi sarı renklerin cazibesine kapılmış çıktığı ağaçtan inemiyor,
bir kadın ve adam bir sandalye bulma telaşında,
çıkıp kediyi kurtarma çabasında,
bir araba yer kalmamış sokakta park yeri arıyor,
çiçekçi karanlık havaya inat renk renk çiçeklerini sıralamış köşede,
bir anne pembe paltolu kızını hızla çekiştiriyor geç kaldık diye,
küçük kız dantel çoraplı annesinin elinden tutmuş küçük adımlarla yetişmeye çalışıyor,
işe geç kalmış adam hızlı hızlı yürüyor,
bahçede ki köpek yine miskin miskin otuyor,
simitçi sıcak simitlerle geçiyor,
biri daha pastaneye uğramış,
yağlı pohaçalardan bir tane de o almış,
iki kardeş servis bekliyor,
gökyüzüne yükselen ağaçlar sokağı ne de güzel yapmış,
bir de şu arabalar olmasa,
bahçe duvarı boyunca sarmaşıklar kırmızıya dönmüş,
gökyüzü karanlık,
insanlar koşturuyor,
şu kadının gömleği de hiç olmamış,
akıp giden zamana inat
sanki hayat ve herşey aynı,
oysa bir anımız bir anımız gibi değil,
düşünceler gibi değişmekte zaman da,
Neva hızla büyüyor,
şimdi evde oyuncaklarıyla oynuyor, ütü yapıyor,
dışarısı soğuk,
içimse sımsıcak,
akan zamana inat,
nasıl olsa durduramayacağım zamanı deyip
bir koşu gittim,
zencefilli çay aldım kendime,
şimdiyse radyodan şarkı tutuyorum
fal misali hem kendime hem de hepimize
Bir sonbahar günü işte...

Cuma, Ekim 27, 2006

Birikenler


Bayram tatilini beklerken o da çabucak geldi geçti. Bu tatil çok kısa sürdü, ben hiçbirşey anlamadım! Şu iki gün daha tatil olsaydı çook güzel olacaktı!!!
Cumartesi günü Neva ' nın 18. ay kontrolü vardı. Doktorumuza gittik. Hem kontrol hem de aşı olacaktık. Geçen sene Neva ' nın ateşlendiği bir gün gittiğimizde epey bir kan vermiştik ve Neva ağlamaktan ben de çaresizlikten perişan olmuştuk. O gün bugündür artık her doktora gidişimiz bir macera oluyor. Giderken en güzel cicilerimizi ve '' elbi '' lerimizi giyiyoruz. Güle oynaya gidip, bekleme salonunda ki oyuncaklarla oynuyoruz, kaydırakta kayıyoruz. Ne zaman ki odadan içeri giriyoruz o zaman çığlıklar başlıyor işte ! Bana yapışıyor ve inanılmaz bir şekilde ağlamaya başlıyor. Doktorumuz da ne yapacağını şaşırıyor, zorla üzerini çıkarıyoruz kucağımda muayene oluyor, tartılamıyor bile. Aşısını da başka oda da yapıyoruz. Doktorumuzun söylediğine göre bebekler asla unutmazmış. Mutlaka hatırlıyor diyor. Zaten aşı olupta başka birşey olmayacağını anlayınca doktorumuza öpücük yolluyor bir yandan da eliyle kolunu gösterip ufff diyor:) Bir daha ki gidişimize kadar ödevimiz doktorculuk oynamak, doktor seti almak. Yoksa bunun kalıcı bir korku olmasından korkuyorum. Bakalım artık ne olacak!
Geçtiğimiz günler hem yorucu, hem de keyifsiz geçti. Canım istemedi, içimden gelmedi yazmak. Zaten ucunu bir bırakınca tekrar başlamak zor oluyor.
Bu arada yeni oyunlara başladık. Yeni kelimeleri söylemeye çalışıyor bu da çok hoşumuza gidiyor. Bu aralar merakımız diş fırçası. Neva doğmadan güzel bir set almıştık. İçinde tırnak makası, törpüsü, fırçası, tarağı ve diş fırçası vardı. Şimdi diş fırçasını kullanmaya sıra geldi. Elimizde fırça öyle geziyoruz. Yalnız tek sorun Neva ' nın fırçayla sadece dişlerini temizlememesi. Fırça duvarlar, dolaplar içinde kullanılıyor:)) Diyorum ya benim kızım çok temiz. Elinde ya sarı bez ya da fırçası var:)) Artık saklamak zorunda kaldık. Ama bizde görünce hemen istemeye başlıyor:)
Tatil Neva ' ya çok iyi geldi. Herkes tarafından sevildi, kucaklarda gezdi. Tam anlamıyla '' hanım kız '' oldu. '' Hadi kızım hanım kız ol '' dediğimizde kollarını iki yanda birleştirip hanım oluyordu. Daha minikken bunu yaptığında herkes bayılıyordu:)) Kalabalık görünce uslu uslu durdu, hiç ağlamadı. Çok hoşuna gitti.
Benim içinse günler çok çabuk geçiyor. Bayram ziyaretleri bitti ve işe geri döndüm. Neyse ki hava güzeldi. Güneşin yüzünü göstermesi insanın içini ısıtıyor. Bu aralar favori şarkım Nazan Öncel ' den '' aşşşkıııım baksana bana''. Ne zaman radyo da duysam çok keyifleniyorum:)) Dün ilk iş yeni albümünü almak oldu. Dilimde sürekli '' dünyayı kurtaran adam nerdeeee''.

Öğle arasında BaBa_HaKaN' la yemeğe çıktık. Sonrasında kitapçıya uğradım. Yeni bir sürü kitap aldım.Arada başbaşa böyle kaçamak yapmak çok iyi oluyor:) Kitaplar, taze kahve kokusu, soya soslu noodle...Hımmmm, nefisti!

**Dip not: Bu arada Neva' ya '' Veli kurabiyesini bitirince ne yapıyor '' diye sorunca fotografta ki gibi dilini çıkarıyor. '' Veli ' nin kurabiyesi '' kitabımızın adı. Veli kurabiyesini bitirince '' mımmmm nefis '' olmuş diyerek dilini çıkarıyor da:)

Pazartesi, Ekim 09, 2006

Anne sütü, Emzirme Haftası


1-8 Ekim tarihleri arası ülkemizde ve dünyada '' Emzirme Haftası '' olarak kutlandı. Gün geçtikçe özellikle gelişmekte olan ülkelerde anne sütünün yerini mama ve türevleri almakta, annelerin iş hayatında yer almasıyla birlikte de emziren anneler giderek azalmakta. Bu hafta da yapılan etkinliklerle '' anne sütü ''nün önemi anlatılmış, dikkatler bu konuya çekilmeye çalışılmıştır.
Artık çokta sıkıntıya girmeden, kendimizi zorlamadan hemen bebek doymuyor diye düşünüp ek gıdaya, mamalara başlandığını düşünüyorum. Bu konuda en büyük sorumluluk bence annede. Çünkü bu iş biraz sabır işi ve tamamen emzirmeyi isteme işi diye düşünüyorum. Tabii ayrıcalıklı durumlar mutlaka olacaktır. Doktorumuzunda desteğiyle ilk 6 ay sadece anne sütü aldı Neva. Bunun için ben de çok mücadele ettim. Etraftan gelen bebek doymuyor, aman ne olacak az biraz mamaya başla rahat edersin sözlerini kulak arkası edip emzirmeye devam ettim. Biliyordum ki bir annenin evladına verebileceği en güzel hediye en önemli miras kendi sütünü vermek. Anne sütü alan bebekler ileriki yaşlarında da pekçok hastalıktan korunmuş oluyor. Kanser, damar rahatsızlıkları, kalp krizi riski bunların başında geliyor.
Sadece bebeğe değil anneye de çok faydası var emzirmenin. Bunlardan biri de doğumdan sonra kolayca toparlanmayı sağlıyor, her emzirmede harcanan 500 kaloriyle kısa sürede eski formunuza dönüyorsunuz. Rahim ve meme kanserine yakalanma riski azalıyor. Kemik erimesinden anneyi korur, kansızlık ihtimalini düşürür.
Saymakla bitmez faydaları, ama ben ilk aklıma gelenleri sıralayayım:

Dışarı çıktınız mamanız yanınızda hazır,istenilen sıcaklıkta, istenilen miktarda:) Size sadece emzirecek kuytu bir yer gerek. Bu arada özellikle alışveriş merkezlerinde emzirme ve alt değiştirme odaları kesinlikle olmalı, bazen ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz. Bir tek Real ' de bulabilmiştim.
Bebeğiniz ilk doğduğunda hemen göğsünüze koydular ve bu sizin ilk temasınız! Bundan güzel bir mutluluk olabilir mi:) Hele de o ilk sıvının mucizevi özellikler taşıdığını biliyorsanız daha ne istersiniz. O gözleri kapalı halde emmeye çalışırken siz o ilk acemilikle ne yapacağınızı şaşırırsınız ama o duygu muhteşemdir!
Dünyaya tamamen korunmasız bir halde gelen bebeğin ilk besini olacaktır annesinin sütü. Bu mucizevi sıvı onu her türlü mikroptan, hastalıktan koruyacaktır. Keşke dışarıdaki tüm kötülüklerden de koruyabilse!
Emzirmede en önemli şeylerden biride bebeğinizi emzirdiğiniz pozisyon. Onu nasıl tutacağınız da çok önemli. Güzel ve doğru kavrayamadığı zaman ya boşu boşuna hava yutacaktır ki bu da gaz yapıp sürekli ağlamasına sebep olacaktır ya da emerken yorulacak ve yeterli doyamadığı için aç kalacak ve yine ağlayacaktır. Yılmayın, doktorunuza danışın. Mutlaka tekniği öğrenin ve azimle bebeğini emzirin.
Mutlaka pozitif düşünün. Yok senin sütün yetmiyor mu acaba, tüh bebek aç galiba laflarını hiç duymayın. Bebeğinizi alın, yalnız kalacağınız bir odaya gidin emzirin. O anın güzelliğini yaşayın. Ona dokunun, minik ellerini tutun,kokusunu içinize çekin.Unutmayın ki emdikçe süt dolacaktır. Uykusuz kalın ama emzirin.
Etraftan bir sürü öneri gelecektir. Aman şunu ye süt yapsın, şu da iyidir. Boşverin. Daha sonra o kiloları veremediğinizde sizin için daha moral bozucu olacaktır. Tatlı yemeniz sizi sadece susatır. İşin püf noktası '' su '' içmektir. Vücudunuzda sıvı olmazsa ne ile süt üretilecek. Anne sütünün % 88 sudan oluşmaktadır. Yapacağınız en güzel şey bol bol su içmektir.
Anne sütünü artırmak için ben bir de bol bol rezene, anosan karışımlı çay içtim. Bebeği de rahatlatıyor hem. Bunun dışında hiçbir şey yapmadım. Ama bol bol su içtim. Hatta her emzirmeden sonra 2 bardak su içmek en kolay yol. Öyle şişeyi karşınıza alıp bunu nasıl bitireceğim diye düşünmeye gerek yok.
Bebeğinizle aranızdaki bağ güçlenir. Emzirme süresince onunla yalnız kalırsınız, bebekte güven duygusu gelişir.
Daha pekçok faydası var anne sütünün ve emzirmenin. Benim içinse şu aralar, işten eve döndüğümde bacaklarıma yapışan, terliklerimi getiren prensesimin yakama yapışmasına dayanamayıp onun keyiflenmesini sağlamak için '' artık '' bir araç emzirmek. Böylece bana olan özlemini gideriyor, beni öpücüklere boğuyor, beraber yatakta yuvarlanıyoruz ve bunları sadece ikimiz yapıyoruz. O anlar sadece bize ait! Neva 18 aylık oldu. Çevreden gelen ' e yeter artık ' laflarına da pek katılmıyorum. Çünkü artık uzmanlar 2 yaşına kadar anne sütünün alınmasını öneriyorlar. Hem ne zaman bırakacağına biraz da Neva karar versin istiyorum. Zamanı gelince vazgeçecektir. Sadece akşamları emiyor artık. E o da onun biraz keyif yapması oluyor. Çünkü yemeğini yemiş uykusu gelmişken annesinin sıcak göğsünde uyumak kime güzel gelmez ki :)

Çarşamba, Ekim 04, 2006

Pazartesi, Ekim 02, 2006

Neva ' nın oyunları


Yeni bir ayla birlikte yine zaman ne çabuk geçiyor demeye başladım.
Ekim ayı sonbaharın iyice yaşandığı, belki de kışın soğugunu iyice hissetmeye başlayacağımız bir ay olacak. Akşamları üşüyüp battaniyeye sarılıp film izleyeceğiz yanında sıcak çay ve çekirdekle:) Sonra rüzgar kapımızı çalarken, ağaçların dalları penceremize çarparken bir koşu dışarı göz atıp yağan yağmuru seyredeceğiz yanında bir dilim yeni pişmiş kekle. Sonra akşam ev toplantıları artacak, arkadaşlarla ev de kelime oyunu oynayacağız yanın da çerezler, kurabiyelerle. Yeni tarifler denenecek, yeni dergiler heyecanla açılacak. Sonra arkadaşlarla uzun telefon konuşmaları yapılacak öyle messenger filan değil sesini duyarak, şen kahkalar atarak...
Yeni bir ayla birlikte kızımda büyümeye devam ediyor. Hem de hızla. Mesela artık akşam kapıyı çalınca koşarak gelip '' anne '' diye bacaklarıma sarılıyor. Terliklerimi getirip ayaklarımın üzerine koyuyor yani giy diyor:)
Bu haftasonu çok istememe rağmen blogların buluşmasına katılamadım ama kızımla evde güzel vakit geçirdik. Neler yaptık sürekli oyun oynadık, yemek yedik yattık ! Kuleler yaptık kovalardan ,sonra onları yıkıp güldük, kaçan kovaları koltukların altından topladık. Neva kolaylık olsun diye tersten girip ayaklarını uzattı ama olmadı koltuğun altında sıkıştı bu durumda '' anne '' diye seslendi ben de yardıma koştum. Yeni cicilerini giyip defile yaptık , saç modelleri denedik, bol bol fotograf çektik. Artık o kadar komik ki '' neva' cım hadi gül '' diyorum hemen dişlerini gösterip '' hah ha '' yapıyor. Bunu ilk kez yaptığı için de hem şaşırdım ve hem de çok güldüm. Sonra dişlerimizi saydık beraber. Tam 10 tane minik dişimiz var. Onları yemekten sonra fırçalıyoruz bazen de bulduğumuz bezlerle iyice parlatıyoruz ama neyse :)) Kitap okuduk, biraz da çiçek resmi çizdik. Kuruyan çamaşırları topladık, Neva detarjan kutularını büyük bir hevesle iki eliyle sürükleyip salona kadar taşıdı ama yanlış yerdi tekrar banyoya taşıdık. Makinaya Neva ' nın çamaşırlarını atarken gözüm bebeklere takıldı. Acaba bişey olur mu dedim ama kafası, kolu kopmadan hepsi bir güzel yıkandı misler gibi koktu. Dışarı çıktık, pisi pisilere baktık onları çağırdık ama gelmediler. Eve gelip yemek yedik. Sonra bebeklerimizi uyuttuk. Neva tüm bebekleri üst üste koyup en üste de yastığı koyuyor. Böylece bütün bebekler bir arada uyuyor, pratik yani:))Görüldüğü gibi aslında daha yaptığımız çok şey var ama ben yazmaktan yoruldum, oldukça verimli bir haftasonu oldu yani:))
Herkese güzel bir hafta ve hayallerinin gerçekleştiği bir ay dilerim.