Çarşamba, Nisan 25, 2007

Neva 2 yaşında !!


23 nisan 2007 Neva 2 yaşında!

Salı, Nisan 17, 2007

Baharla birlikte


Bahar iyice kendini hissettirmeye başladı.
Her taraftan çimen kokuları geliyor.
Bahçelerde çiçekler açtı.
Neva ' da bu arada iyice büyüdü:)
Artık derdini iyice anlatır oldu.
Hatta bize oyunlar yapıp yeni numaralar bile deniyor.
Cumartesi günü havanın da güzel olmasını fırsat bilip Neva ' yla yürüyüşe çıktık. Eveeet yürüyüşe. Artık pusete binmiyoruz yakın mesafeler için. Elimden tuttu '' pıtır pıtır '' yürüdü. Dışarı çıkınca ne yapacağını şaşırıyor. Önce koşmaya başlıyor sonra fazla uzaklaşmadan gelip elimi tutuyor. Neredeyse tüm bahçelere girdik, tüm çiçekleri '' uzaktan '' kokladık. Sevinçle '' anne papat '' deyip bana yerdeki minik papatyaları gösterdi. En sevdiğim çiçektir papatyalar. Çimenlerin arasında onları da görünce çok sevindim. Sonra yere konmuş kuşların yayına gittik. Neva ne kadar '' del del '' dediyse de onlar hemen uçtular. O da ellerine iki yana açıp '' gitttii'' yaptı.
Neva ' yla beraber hergün yürüdüğüm yol boyunca yürümek çok keyifliydi. Hergün geçtiğim sokaklar, kaldırımlar olsa da meğer keşfedilecek ne çok şey varmış dedim:)
O minik boyuyla benden daha farklı bakıyor dünyaya. Yere atılmış kağıtlara çok şaşırdı. '' anne pis'' dedi. Sonra kocaman bir yoğurt kabına dikilmiş çiçekleri de ilk o fark etti. '' Anne bak ayran '' dedi. O göstermeden hiç fark etmemiştim tabii.
Kaldırımların arasında açmış minik sarı çiçekleri de o gördü. Oysaki ben hergün koşar adım yanlarından geçip gidiyordum. Onları da eğilip kokladık, sevdik. Sonra çiçeklerini dökmüş bir agaca çok acıdık:) Dibinde durup uzun uzun '' ayyy ayy '' dedik. Tüm bahçelere girdik, sokak orada oturanlar tarafından nasıl görünürmüş bir de oradan seyrettik. Pencere önüne konmuş ahşap bankta soluklandık. Yatak, nevresim, örtü satan dükkana uğradık. Sonra kırtasiyenin camına yapıştırdığı resimlere takıldık. En çok pembe şapkalı bebeği beğendik, atları sevdik. Oradan yine '' pıtır pıtır '' yürüyerek simitçinin yanındaki piyangoyuca uğradık. Rüzgarda dönen piyango biletlerini izledik '' alkış '' yaptık. Sırtımızı güneşe dönüp üst sokaktaki kreşin bahçesine gittik. İçeriye giremesekte salıncaklara ve kaydıraklara el salladık. Arada '' annem '' diye elimi sıkıca tuttu arada bırakıp kendi yürüdü.
'' Buket Uzuner '' gelecekti kitabevine imza için. Ama ertelenmiş pazar günü gelecekmiş. Gidip onu da öğrendik. Yoksa kitabımızla beraber mutlaka orada olacaktık. Benim en sevdiğim yazardır. Ve son kitabını okuyorum bugünlerde:)
Kitapçının vitrinine de takıldık. Çocuk kitaplarına baktık, sokağa taşan müzikle biraz dans ettik.
Güneş alçalmaya başlayıp serinlik çıkınca birbirimize sarılıp evimizin yolunu tuttuk.
Her zaman biz mi birşeyler öğreteceğiz bu miniklere onlarda bize ne çok şey öğretiyorlar.
Geziden çıkarılacak dersler öyle güzel ki benim için. Bir kere etrafımıza daha iyi bakmak, görmeyi öğrenmek lazım dedim kendime. Yanından koşup gittiğimiz hayatta ne detaylar var oysa ki... Sonra bazen karşımızdakinin yerine de koymalıyız kendimizi. Bir de onun cephesinden bakmalıyız olaylara. Böyle olunca sanki zor sandığımız pekçok şey daha kolay gözükecek gözümüze. Arada boyumuzu küçültüp bir de o gözle bakmak gerçekten de çok zevkli. Aşağılarda da çok eğlenceli şeyler oluyor çünkü:)

Dip not : Neva bu tacını Turkcell reklamlarında ki antenlere benzetiyor. Bağlan yerine de uydurduğu '' baldi '' lafı kaldı. Yani biz bu taca '' baldi baldi '' diyoruz. Arada antenleri sallayıp ileşime katkımız oluyor:) Bu fotograf cumartesi çekilmedi. Yani Neva gerçekten de elimden tutup dolaştı:)

Salı, Nisan 03, 2007

Radyolu günler!


Gül dalında öten bülbülün olsam
Ötsem yanık yanık gönlüne dolsam
Aşkını dilesem kalbimi sunsam
Ne olur uğruna sararıp solsam

Baharım çiçeğim güzelim sevgilim
Sar beni kollarına canım diyeyim

Bir kuş olsamda pencerene konsam
Aşkın şarkısını sana okusam
Göğsünde yatsam biraz uyusam
Elemi unutup neşemi bulsam

Söz ve güfte : Neveser Kökdeş
Ses: Melihat Gülses / İncesaz-2

Radyoda ince ve içli bir kadın sesi şarkı söylemektedir. Aşktan,sevmekten, acılardan bahseder.
Kayıp haberleri anons edilir.
Az sonra sırada saat 20:00 ' ajans' ları...
Çocuk saati. Dilimiz Türkçemiz programı...
Polis Radyosu sunar...
Arkası yarın kuşağı...

Annem mutfakta yemek hazırlarken radyo hep açıktır. Az sonra yemeğimizi yer, önlüğümüzü giyer, okula doğru yola çıkarız. Radyoda çocuk saati vardır. En sevdiğim program ' Dilimiz Türkçemiz '. Erzincan' dan mektuplar yazan Özge ve ailesi...
Sabah kuşağının vazgeçilmezi 9:30 da başlayan ' Arkası Yarın ' programı. Merakla takip edilen radyo tiyatrosu pazar günleri olur.
Polis Radyosunda istekler saatinde bir dolu isim sayılır ve hangi şarkıyı istedikleri. Bir şarkı, arkasından bir dolu isim...
Kayıp haberlerinde orda burada unutulmuş sonbaharsa çoğunlukla şemsiye, valiz, çanta, palto...Akla gelmedik binbir şey.
En kötüsü kaybolan kişiler. Sırayla isimleri, yaşları, oturdukları semt ve nezaman kayıp olduklarına dair bilgiler. En çokta bunlara üzülür, kaçmış yada kaçırılmışlarsa başlarına ne fena şeyler gelmiş olabileceğini düşünür üzülürdüm.
Sonra dedem... Odasına çekilir o büyük ve ahşap renkli radyosunun karşısında radyo düğmesini bir iki çevirir, cızırtılar, ardından ' saat 20:00. Sırada ajanslar ' anonsu. Dedem koltuğuna oturur - ki bu da radyonun yanındadır- bir sigara eşliğinde loş odada haberleri dinlerdi.
Ya da aylardan temmuzdur. Okul tatil olmuştur. Kızlar balkonda örgü örer, erkekler sıcaktan gölge bir köşe bulmuş orada misket oynar, annelerde kızartma yapar patates, patlıcan karışık. Hava sıcak olduğu için balkon kapısı açılmış tüm koku mahalleye yayılırken hareketli bir türkü kulaklara gelir. Neşeli bir anne bir yandan yemek yapar bir yandan da radyoda ki şarkıya eşlik eder.
Yetiştirilmesi gereken ödevler vardır. Bu gece sabahlamak gerekecektir. Şu çizimlerde bir türlü bitmez. Ama radyoda geceyarısından sonra başlayan program bana eşlik edecektir. Hem nasılsa artık özel radyolar kurulmuş,çeşit artmış, herkes kendine göre bir kanal bulmuş, onu dinler olmuş. Hatta arkadaşlar arasında çoğunluk çizim yaptığından ,birbirine şarkı gönderen, istekte bulunanlar için okul radyosu bile kurulmuş.Uykusuz gecelere eşlik eden programcılar var artık.
Radyo benim hayatımda bir vazgeçilmez. Öyleki iş yerinde bile önceleri kulaklıkla, şimdilerde küçük radyomla bu sevdam devam etmekte. Artık hernekadar televizyon ağırlıkta olsada yaşamlarımızda, ben illede radyo diyenlerdenim. O sihirli kutudan çıkan sesler, anlatılan hayatlar hep alıp götürmüştür beni...Uzak diyarları, yeni hayatları öğrenmiş, hep heyecanlanmışımdır.
Sanki geçmişe dair bir iz, ondan bir hatıra gibi gelir bana radyom. Şimdilerde çok konuşan dj 'ler, kötü şarkılar olsada yine de seçmek için ve yeni şeyler öğrenmek için pek çok seçenek var. Radyolara bağlanıp konuşan, yorum yapan insanları görünce aslında hala çok dinlendiğini görüyorum. Ama benim aklım hep yağmurlu günlerde, soba başında dinlenen ' radyo tiyatroları' nda kaldı.

Bu da benim eski günleri hatırlatan minik radyom :) Sizlere de radyolu günler dilerim!
Dip not: Bu radyo konusu ANKAN ' DA sevgili Sardunya yazınca tekrar gündeme geldi.
Aktrise ödev olarak verilmiş '' bir radyo programı '' hazırlaması. Aklıma bu eski yazım geldi.
Dip not: Neva bu fotografta 9 aylık:)