Perşembe, Şubat 15, 2007

Sürpriz


Sabah uyandığında hava karanlıktı.
Belki de erken diye düşündü.
Oysa ki kalkma saatine fazla da kalmamıştı.
Vaktin oluşuna sevindi. Yorganın altına girdi.
Yanında yatan küçük ayaklara dokundu elleriyle. Sıcacıktı. Ufaklık şöyle bir kıpırdandı. Aman dedi kalkmasın henüz erken. Ellerine baktı minicikti. Uykuya daldı.
Uyandığında etrafta parlak bir güneş vardı. Minik kız da uyanmıştı. Sarılıp ‘’günaydın ‘’ öpücüğü verdiler birbirlerine. Önce hırkalar giyildi.
Kapı çaldı. Babaanne gelmişti. Minik kız babaannesinin kollarına giderken kadın hazırlanmak için içeri gitti.
Havaya şaşırdı. Daha dün radyoda duymuştu sağanak yağış olacaktı. Neyse dedi güneş herzaman daha iyidir. Çabucak üzerini giydi. Minik kızının el sallamaları eşliğinde yola çıktı. Hava çok güzeldi. Gökyüzü pırıl pırıldı. Beyaz bulutlar geçiyordu. Koşar adım işe ulaştı.
Masaya oturdu. Evden getirdiği limonlu çayını içti. Radyosunu açtı. Radyoda 14 Şubat ile ilgili şarkılar mesajlar vardı. Eli telefona gitti. Çaldı çaldı açan olmadı. Sonra tekrar ararım diyerek işe koyuldu. Bir çay molasında tekrar aradı. Telefonu açan ‘’ dışarıdayım canım ben seni arayacağım ‘’ diyerek kapadı. Elinde telefonla kalakaldı. Üzerinde durmadı. Planlar yapmaya başladı. Bugün bankaya uğranacaktı. Kredi kartının son günüydü. Sonra minik kız için alınacaklar vardı. Markete de gitmek gerekti. Biraz erken çıkmalı diye düşündü. Yoksa 1 saatlik öğle tatili yetmeyecekti.
Pencereye arkası dönük çalışıyordu. Karşısında bir koridor, gelen geçen. Sıradan bir gündü işte. O kendini Cuma günü için ayarlamıştı. Hem bugün akşam alışveriş merkezine de gidecek sürpriz birşeyler bakacaktı. Öyle planlamıştı.
Zaman hızla geçiyordu. Çantasını kontrol etti. Ödenecek faturaları aldı. Pencereye baktı. O da ne hava kararmış bardaktan boşanırcasına bir yağmur yağmaya başlamıştı. Nasılda biliyor şu meteoroloji uzmanları diye düşündü. Aklına çıkarken çantasından çıkardığı şemsiyesi geldi. İki gündür yağmur yağacak diye yanında taşıyordu. Gülümsedi. Olsun ıslanayım da tek yağmur yağsın dedi. Bu yıl hiç yağmur yağmamıştı.
Çantasını eline aldı. Neyse ki şapkası vardı. Sıkıca sarındı. Dışarı çıktı. Gerçekten de yağmur tüm hızıyla yağıyordu. Bahçe kapısına varınca gözlerine inanamadı. O gelmişti. Hem de uzaklardan. Arabadaydı. Ama nasıl olurdu. Koşarak arabaya bindi. Birbirlerine sarıldılar. Adam yine yapmıştı yapacağını. Bu güzel günde onu yalnız bırakmamış sürpriz yaparak gelmişti işte. Hemen sevdikleri pizzacıya gittiler. Eleleydiler. Kadın hala inanamamıştı. Çok şanslıydı. Bu ne güzel sürprizdi. Hani Cuma günü gelecekti.
Yağmur hızla camlara vururken onlar kavuşmanın tadını çıkarıyorlardı. İşte sevgililer günüydü. Aslında birbirlerine kavuştukları hergün onlar için özeldi.
Yağmur da nasıl şaşırtmıştı onu bugün. Zaten sürprizlerle dolu bir gündü. Yağmuru hep sevdi kadın. Cama vuran sesini, içeride sıcacık mekanlarda yapılan sohbetleri. Sıcak çorbaları geldi. Onlarda sıcak bir kaşık aldılar. Kadının içi daha bir ısındı. Gözleri küçüldü, doldu. Aşk böyle bir şey dedi. Sıcak çorbasından bir yudum daha aldı. Adam tatlı tatlı konuşmaya devam etti...

Hiç yorum yok: